Bütün bu dertleri başına açtığım için üzgünüm.
- I'm sorry to cause you all this trouble.
Sana dert açmak istemiyorum.
- I do not want to cause you any trouble.
Onların sorunlarıyla ilgili yapacak bir şeyim yok.
- I have nothing to do with their troubles.
Zenginlerin fakirler kadar sorunu vardır.
- The rich have trouble as well as the poor.
Benim her zaman başım belada.
- I am forever in trouble.
Başınız belada olduğu zaman, bana güvenebilirsiniz.
- When you are in trouble, you can count on me.
Bana kitabı gönderme zahmetinde bulundu.
- He took the trouble to send me the book.
Zavallı adama yardımcı olmak için zahmete girdi.
- He took the trouble to assist the poor man.
Başınız belada olduğu zaman, bana güvenebilirsiniz.
- When you are in trouble, you can count on me.
Patronu gerçeği öğrendiğinde yalan onun başını belaya soktu.
- The lie got him in trouble when his boss found out the truth.
Kesinlikle sıkıntılarımız olacak.
- We'll have troubles for sure.
Onlar bize çok az sıkıntı verdi.
- They gave us very little trouble.
Karanlıktı, bu yüzden Tom cadde işaretini okumada sıkıntı çekti.
- It was dark, so Tom had trouble reading the street sign.
Tom'un olacağını düşündüğü kadar çok bir iş bulma sorunu olmadı.
- Tom didn't have as much trouble finding a job as he thought he would.
O, burada karışıklık çıkarmaya çalışıyor.
- He's here trying to stir up trouble.
Onlar bize çok az sıkıntı verdi.
- They gave us very little trouble.
Kesinlikle sıkıntılarımız olacak.
- We'll have troubles for sure.
Jamal tehlikeli bir haydut. Her zaman başı beladadır.
- Jamal is a dangerous thug. He always gets in trouble.
İnce hatalar bazı zamanlar büyük problemlere yol açar.
- Tiny mistakes can sometimes lead to big trouble.
Tom asla onun hayatında bir problem içinde olmadı.
- Tom has never been in trouble in his life.
Tom ciddi bir zorluk içinde.
- Tom is in serious trouble.
Nefes almada zorluk çekiyorum.
- I've been having trouble breathing.
Tom Mary'nin nasıl biri olduğunu hatırlamada güçlük çekiyordu.
- Tom had trouble remembering what Mary looked like.
Köpeğimi hangi marka köpek yiyeceği ile besleyeceğime karar vermede güçlük çekiyorum.
- I had trouble deciding which brand of dog food to feed my dog.
Her zor durumda olduğunda o yanında oldu.
- She stood by him whenever he was in trouble.
Patronu gerçeği öğrendiğinde yalan onun başını belaya soktu.
- The lie got him in trouble when his boss found out the truth.
Benim her zaman başım belada.
- I am forever in trouble.
O bela aramak için geldi.
- He came to look for trouble.
Tom bela aramak için bugün buraya geldi.
- Tom came here today looking for trouble.
... are having trouble with mobility in finding new ...
... keyboard, although BlackBerry is slowly in trouble. ...