başı

listen to the pronunciation of başı
Türkçe - İngilizce
start

I had no intention of living in a large city from the start. - Benim başından beri büyük bir şehirde yaşamaya hiç niyetim yoktu.

At the start of every weekend, I am both tired and happy. - Her hafta başında, ben hem yorgunum hem de mutluyum.

trouble

You're in trouble if you ate that cake! - O pastayı yediysen başın belada!

When you are in trouble, you can count on me. - Başınız belada olduğu zaman, bana güvenebilirsiniz.

başı dönen
dizzy
baş
top

I succeeded in reaching the top of the mountain. - Dağın tepesine ulaşmayı başardım.

We talked about various topics. - Biz değişik başlıklarda konuştuk.

baş
{i} beginning

The beginning is the most important part of the work. - Başlangıç işin en önemli kısmıdır.

At the beginning it'll be tough, but everything's tough at the beginning. - O, başlangıçta zor olacak, fakat her şey başlangıçta zordur.

baş
{i} leader

Republican Party leaders criticized President Hayes. - Cumhuriyetçi Parti liderleri Devlet Başkanı Hayes'i eleştirdiler.

Republican Party leaders criticized President Hayes. - Cumhuriyetçi Parti liderleri Başkan Hayes'i eleştirdi.

baş
{i} head

Lee Leffingwell is the head of the Austin City Council. - Lee Leffingwell, Austin Şehir Konseyi'nin başkanıdır.

He is suffering from a headache. - O, baş ağrısından acı çekiyor.

baş
main

His failure was mainly due to carelessness. - Onun başarısızlığı çoğunlukla dikkatsizliği yüzündendi.

When to start is the main problem. - Asıl sorun ne zaman başlanacağıdır.

baş
{s} initial

The couples carved their initials in oak trees. - Çiftler baş harflerini meşe ağaçlarına kazıdılar.

I'm going to lay you down in the green grass underneath that big old oak tree and then carve our initials into its trunk. - O büyük, ihtiyar meşe ağacının dibinde çimlere uzanıp, gövdesine adlarımızın baş harflerini kazıyacağım.

başı ile onaylamak
nod
başı dönmek
fell dizzy
başı öne düşme
nod
başı öne düşmek
nod
başı dönmek
feel dizzy
başı dönmek
feel woozy
başı açık
uncovered
başı belaya girmek
(deyim) Run into trouble
başı bozuk
the loose
başı dönmek
Feel dizzy, feel queer, feel giddy, be giddy
başı şişmek
Have a terrible headache
başı şişmek
Have a lump in the head
başı araya gitmek
to be caught between disagreeing people
başı açık
bareheaded
başı açılmak
to go bald
başı ağrımak
to have got a head
başı ağrımak
have a headache
başı ağrıyan
headachy
başı bacadan aşmadı ya
(Konuşma Dili) She is still young enough to find a husband
başı bağlanmak
get spliced
başı bağlı
1. fastened by the head; attached. 2. married
başı bağlı
married
başı belada
in trouble
başı belada olmak
to be in trouble
başı beladan kurtulmayan kimse
calamity Jane
başı belaya girmek
to get into trouble
başı belâda olmak
be cursed with smth
başı belâda olmak
be in badly with
başı belâda olmak
be up a gum tree
başı belâda olmak
be in a bind
başı bütün
married (person)
başı daralmak
to be pushed for money
başı darda olmak
to come to grief
başı derde girmek
become entangled with
başı derde girmek
to get into trouble, to get into a jam
başı derde girmek
become entangled in
başı derde girmek
get into hot water
başı derde girmek
fall foul of
başı dertte
in trouble, in deep water(s)
başı dertte
in trouble

Her boyfriend is in trouble with the law. - Sevgilisinin yasa ile başı dertte.

Tom is in trouble now. - Şimdi Tom'un başı dertte.

başı dertte olmak
be in queer street
başı dertte olmak
to be in a jam
başı dertten kurtulmamak
live a dog's life
başı dinç
at ease
başı dumanlı
a) tipsy b) in love
başı dönen
vertiginous
başı dönen
giddy
başı dönerek
giddily
başı dönmek
feel queer
başı dönmek
feel giddy
başı dönmek
be giddy
başı dönmek
to feel dizzy, to feel giddy
başı dönmüş
light in the head
başı havada
happy, over the moon
başı ile onaylamak
nod one's assent
başı ile selâm vermek
give a nod
başı için
in the name of
başı kalabalık
busy
başı olmak
lead
başı çekmek
head
başı çekmek
(Hukuk) take the lead
başı çekmek
spearhead
başı çekmek
to take the lead, to lead, to head
başı önde
headlong
başı önde olarak
headlong
başı önde olarak
headfirst
başı önde olarak
headforemost
başı önünde
with downcast eyes
başı önüne eğilmiş
crestfallen
baca başı
mantelpiece
baca başı
(İnşaat) stone mantelpiece
bal başı
the purest honey
başağa benzer çiçek başı
spike
meme başı
tit
adam başı
head
baş
coconut
baş
heading

What heading does this come under? - Bu hangi başlığın altında toplanıyor?

baş
prime

The Prime Minister met with the press. - Başbakan basın toplantısı yaptı.

Mr Suzuki, who is a former Prime Minister, will be chairman of the committee. - Bay Suzuki, eski bir Başbakan, komitenin başkanı olacak.

baş
capital

The capital of Italy is Rome. - İtalya'nın başkenti Roma'dır.

Kinshasa is the capital city of the Democratic Republic of Congo. - Kinşasa, Kongo Demokratik Cumhuriyeti'nin başşehridir.

baş
{i} potato

If I start eating potato chips, I can't stop. - Patates cipsi yemeye başlarsam, duramam.

I ate the whole bag of potato chips by myself. - Bir torba patates cipsini tek başıma yedim.

baş
{s} especial

It's interesting to observe American politics, especially during a presidential election. - Amerikan siyasetini, özellikle başkanlık seçimi sırasında gözlemlemek ilginçtir.

baş
{s} foremost
meme başı
nipple
ok başı
arrowhead
çeşme başı the area around
a fountain
aslan başı
(Mimarlık) lion's head
baş
tete
baş
(Havacılık) course

To win his audience, the speaker resorted to using rhetorical techniques he learned from his communication courses. - Seyircisini kazanmak için konuşmacı, iletişim kurslarından öğrendiği retorik teknikleri kullanarak başvurdu.

If you flunk this exam, you'll have to repeat the course. - Bu sınavda başarısız olursan, kursu tekrar etmek zorunda kalacaksın.

baş
key

It goes without saying that honesty is the key to success. - Başarının anahtarı olan dürüstlük söylenilmediği taktirde sürer

The mayor presented him with the key to the city. - Belediye başkanı ona şehrin anahtarını sundu.

baş
cardinal
baş
{s} general

The general use of forks for eating started in the tenth century A.D. - Çatalların yemek için genel kullanımı milattan sonra onuncu yüzyılda başladı.

The mayor addressed the general public. - Belediye başkanı halka hitap etti.

baş
parent

His parents were glad at his success in the examination. - Ebeveynleri onun sınavdaki başarısından memnunlardı.

All the other children in the school had rich parents, and he was beginning to feel like a fish out of water. - Okuldaki diğer tüm çocukların zengin ebeveynleri vardı, ve o sudan çıkmış bir balık gibi hissetmeye başlıyordu.

baş
(İnşaat) short edge
baş
(Askeri) nose

Don't stick your nose into other people's business. - Başka insanların işine burnunu sokma!

My glasses started to slip down my nose. - Gözlüğüm burnumdan aşağı kaymaya başladı.

dingil başı
steering knuckle
ekran başı
(Bilgisayar) home
hafta başı
the first day of the week
kablo başı
(Bilgisayar) headend
kablo başı
head-end
kablo başı
(Bilgisayar) headend unit
kemik başı
capitulum
kutup başı
(Otomotiv) post
kırk yılın başı
(deyim) once in a blue moon
kıyı başı
(Askeri) beachhead
madde başı
(Dilbilim) entry
madde başı sözcük
headword
meme başı
(Tıp) papilla
meme başı çevresi
areola
ocak başı
hearthside
pist başı
(Askeri) departure end
piston başı
piston crown
resim başı
(Teknik,Televizyon) flyback
yatak başı
bedhead
baş
principal

The principal natural isotope of aluminium is aluminium-27. - Alüminyum'un başlıca doğal izotopu alüminyum-27'dir.

Mr. Jackson is our principal. - Bay Jackson, bizim başımız.

baş
bow

He bowed to me as he passed by. - O, geçerken beni başıyla selamladı.

They shake hands instead of bowing. - Başla selamlama yerine tokalaştılar.

baş
helm

To protect your head, you need to wear a helmet. - Başınızı korumak için bir kask takmanız gerekir.

baş
kephale
baş
master

This movie is indeed a timeless masterpiece. - Bu film gerçekten ebedi bir başyapıt.

“The Satanic Verses” by Salman Rushdie is a real masterpiece of modern literature. - Salman Rüşdi'nin “Şeytan Ayetleri” modern edebiyatın gerçek başyapıtıdır.

baş
nob

Aside from him, nobody else came to the party. - Onun dışında, başka hiç kimse partiye gelmedi.

Nobody else offered to help. - Başka hiç kimse yardım etmeyi önermedi.

baş
primary

The show Hoarders is one of the primary causes of armchair psychology in America. - Gösteri Stokçular Amerika'da koltuk psikolojinin başlıca nedenlerinden biridir.

Honesty is the primary reason for his success. - Dürüstlük onun başarısı için temel nedendir.

baş
grand

After the initial shock of hearing of her grandfather's death, the girl started to cry. - Onun büyükbabasının ölümünü işitmesinin ilk şokundan sonra, kız ağlamaya başladı.

Grandmother carried the table by herself. - Büyükanne masayı kendi başına taşıdı.

baş
primus
baş
premier

The premier and his cabinet colleagues resigned. - Başbakan ve kabine arkadaşları istifa ettiler.

The two premiers had nothing in common. - İki başbakanın ortak hiçbir şeyi yoktu.

baş
nut

Nobody listens to this music except nuts. - Delilerden başka kimse bu müziği dinlemez.

baş
first

At first, I couldn't play the guitar. - En başta gitar çalamıyordum.

At first, they were all convinced he was innocent. - İlk başta, onların hepsi onun masum olduğuna ikna oldular.

baş
proto-
baş
chief

The army chief reported that the war was lost. - Genelkurmay başkanı savaşın kaybedildiğini bildirdi.

The chief engineer did research hand in hand with his assistant. - Başmühendis, asistanı ile el ele araştırma yaptı.

baş
base

Probably, the prime minister means 'politics based on religious values.' - Muhtemelen Başbakan, dinî değerlere dayalı siyaseti kast ediyordur.

Baseball season has begun. - Beyzbol sezonu başladı.

baş
kingpin
aşçı başı
head cook
baş
chıef
bezirgan başı
per Bezirgan
ele başı
per deal
eşek başı
donkey head
iş başı yapmak
start a job to do
koltuk başı
per seat
koç başı
(Silahlar) "knock knock." a heavy metal tool that is used to break down or open doors
koç başı
rams
kuş başı
per bird
masa başı
desk
omuz başı
withers
oymak başı
per tribe
usta başı
per master
Form başı
Top of Form(TOF)
Yok devenin başı
Impossible!, Incredible!, Bullshit!
adam başı
a/per head, apiece
adım başı
at every step
adım başı/başında/başına frequently;
at frequent intervals; at close intervals
ailenin başı
head of the family
aks başı pernosu
kingpin
aks başı saplaması
steering pivot
akü kutup başı
battery terminal
alan başı yapma
field flyback
alay kıyı başı
(Askeri) regimental beachhead
at başı beraber/bir
both in the same condition, on the same level
atın omuz başı
withers
av hayvanı başı
trophy
ay başı
a) first days of a month b) payday
baş
basis

Everything starts from the basis. - Her şey temelden başlar.

We work on a piecework basis. - Biz parça başı esasına göre çalışırız.

baş
side, near vicinity, presence: sofra başında at the table. ocak başında near the hearth
baş
(Denizcilik) bow
baş
wrestling first class
baş
head: elli baş sığır fifty steers, fifty head of cattle
baş
fore

According to the weather forecast, the rainy season will set in before long. - Hava tahmini göre, yağışlı mevsim çok geçmeden başlayacak.

I am forever in trouble. - Benim her zaman başım belada.

baş
knob
baş
in many idioms self, oneself
baş
noddle
baş
main, head, chief, top
baş
top, summit, crest
baş
costard
baş
arch

Every man's work, whether it be literature or music or a picture or architecture or anything else, is always a portrait of himself. - Her erkeğin işi, ister edebi ya da müzik ya da bir resim ya da mimari ya da başka bir şey olsun, her zaman kendisinin bir portresidir.

Laurent Weber is the archbishop of Portland. - Laurent Weber Portland'ın başpiskoposu.

baş
off

Ikeda made several silly mistakes, and so he was told off by the department head. - Ikeda birkaç aptalca hata yaptı ve bu yüzden ona bölüm başkanı tarafından ağzının payı verildi.

Whatever you're doing, starting off on the right foot is essential. - Ne yaparsan yap,doğru adımla başlamak kaçınılmazdır.

baş
clove (of garlic); cyme; (plant) bulb
baş
central

Mario Draghi is the head of the European Central Bank. - Mario Draghi, Avrupa Merkez Bankası'nın başkanıdır.

I work in Central Park every morning starting at six. - Central Park'ta her sabah altıda başlayarak çalışıyorum.

baş
leader, chief, head
baş
head; chief, leader; beginning; end; top; bow; main, chief, leading, principal, cardinal
baş
outset
baş
in chief
baş
governing
baş
end, either of two ends
baş
sconce
baş
primal
baş
agio, exchange premium
baş
beginnings

All beginnings are difficult. - Bütün başlangıçlar zordur.

In love, there are only beginnings. - Aşkta, sadece başlangıçlar vardır.

baş
head (of a pin)
baş
(Anatomi) cephal
baş
jemmy
baş
end

He tried to kill himself but it ended in failure. - O, kendini öldürmeye çalıştı fakat o başarısızlıkla sonuçlandı.

A good beginning makes a good ending. - İyi başlayan iyi biter.

baş
ending

People can begin to love when they choose, but they have no choice when it comes to ending love. - İnsanlar seçtiklerinde sevmeye başlayabilir ama biten sevgi geldiğinde seçenekleri yoktur.

A good beginning makes a good ending. - İyi başlayan iyi biter.

baş
pate
belge başı
(Bilgisayar) start document
biriyle başı dertte olmak
(deyim) be in butch with someone
biyel başı
big end
biyel başı cıvatası
big-end bolt
bok yedi başı
(Argo) snooper
bok yedi başı
smart arse, smart aleck; snooper
bölük başı leader of a group of porters
(i.e. men who carry loads on their backs)
civata başı
bolt head
cıvata başı
bolt head
dağ başı
a) mountain top, summit b) wild and remote place, the sticks
devenin başı/nalı!
(Konuşma Dili) Stuff and nonsense!/ Incredible!
dingil başı
bolster
dingil başı mafsalı
bolster hitch
dingil başı yarım pimi
swivel pin
distribütör başı
distributor head
dizi başı
(Askeri) file leader
dişicik başı
(çiçek) stigma
dren başı
head of a drain
dönem başı
(Ticaret) beginning of period
dört başı mamur
in perfect condition, prosperous, flourishing
dört başı mamur
perfect, prosperous, flourishing
Türkçe - Türkçe

başı teriminin Türkçe Türkçe sözlükte anlamı

başı çekmek
Herhangi bir konuda önde gitmek, önayak olmak: "Hacı Reşit'in dükkânında post kuran orta yolcular arasında Muallim Naci başı çeker."- S. Birsel
başı açık
Başı örtü veya şapka ile örtülmemiş (kimse)
başı bağlı
Başını örten (kimse)
başı bağlı
Serbest olmayan (kimse)
başı bağlı
Evli olan (kimse)
başı bağlı
Nişanlı olan (kimse)
başı devletli
Talihli, bahtı açık (kimse)
başı dimdik
Onurlu, gururlu (kimse)
başı dinç
Kaygısız ve tasası olmayan (kimse)
başı dumanlı
Doruğunu sis bürümüş (dağ)
başı dumanlı
Sevdadan veya içkiden sarhoş (kimse)
başı yumuşak
Uysal, söz dinler (kimse)
baca başı
Ocağın üstündeki taş raf
bal başı
En temiz bal
hamlacı başı
Saray kayıklarında kürek çeken hamlacıların başı olup hükümdarın bindiği kayığın en önünde kürek çeken, aynı zamanda bostancı ocağının kayıkhane kısmının buyurucusu olan görevli
BAŞ
(Osmanlı Dönemi) t. Reis, birinci, evvel. Başlıca, en mühim
Baş
(Osmanlı Dönemi) NITAB
Baş
ser
adım başı
Birbirine yakın yerlerde, sık sık
at başı
Eşit, birlikte, başa baş
baş
Arazide en yüksek nokta
baş
İnsan ve hayvanlarda beyin, göz, kulak, burun, ağız gibi organları kapsayan, vücudun üst veya önünde bulunan bölüm, kafa, ser
baş
insan ve hayvanlarda beyin, göz, kulak, burun, ağız vb. organları bulunduran vücudun üst kısmı
baş
Temel, esas: "Gücün, erdemliğin, bilimin, her şeyin başı paradır, para."- H. E. Adıvar
baş
Güreşte pehlivanların ayrıldıkları beş derecenin en yükseği
baş
Bir şeyin yakını veya çevresi
baş
Bir teknenin ön ve ileri kısmı
baş
Para değiştirirken verilen veya alınan üstelik, sarrafiye
baş
Çıban
baş
Kasaplık hayvanlarda ve bazı yiyeceklerde adet
baş
Temel, esas
baş
Bir şeyin genellikle toparlakça ucu
baş
İnsan ve hayvanlarda beyin, göz, kulak, burun, ağız gibi organları kapsayan, vücudun üst veya önünde bulunan bölüm, kafa, ser: "Sağ elinin çevik bir hareketiyle başındaki tülbenti çekip aldı."- N. Cumalı
baş
Başlangıç, önsöz
baş
Bir şeyin genellikle toparlakça ucu: "Avcumuzun içinde sakladığımız sigaraların yanmış ucu ile fitillerin başını yaktık."- F. R. Atay
baş
Deniz teknelerinde ön taraf
baş
Bir topluluğu yöneten kimse: "Cumhurbaşkanı devletin başıdır."- Anayasa
baş
Bir şeyin uçlarından biri: "Bu müjde verilince acele yerinden kalktı, merdiven başına yürüdü."- R. H. Karay
baş
Kasaplık hayvanlarda ve bazıyi yeceklerde tane
baş
Bir topluluğu yöneten kimse
baş
Bir şeyin yakını veya çevresi. "Önem veya yönetim bakımından ileride olan, en önemli, en üstün" anlamında birleşik kelimeler yapar
baş
Başlangıç

Başlangıçta varsıllık içinde yaşıyorlardı. - Başlangıçta lüks ve sefa içinde yaşıyorlardı.

Başlangıçta lüks ve sefa içinde yaşıyorlardı. - Başlangıçta varsıllık içinde yaşıyorlardı.

baş
Bir şeyin uçlarından biri
baş
"Önem veya yönetim bakımından ileride olan, en önemli, en üstün" anlamında birleşik kelimeler yapar
baş
(Osmanlı Dönemi) re's
göl başı
Göle akan çay
hafta başı
Haftanın ilk günü; genellikle pazartesi
iş başı
İşe başlama
iş başı yapmak
işe başlamak
koltuk başı
Otomobillerde koltuğun sırt bölümüne takılan ve ani darbelerde boyun veya başın zarar görmesini önleyen başlık
köprü başı
Bir köprünün başlangıç veya bitiş noktası
köprü başı
İlerlemek için çıkılan elverişli kıyı veya tutulan önemli nokta
köşe başı
Bir sokağın başka bir sokakla veya caddeyle kesiştiği yer
madde başı
Sözlük yapma düzeninde başlı başına bir anlam ifade eden ve siyah olarak yazılan, tanımı verilen sözlük birimi
masa başı
Masada oturularak yapılan
meme başı
Memenin ucundaki çıkıntı
ocak başı
Ocağın başında yemek yenilen yer
omuz başı
Kol ile omzun birleştiği yer
omuz başı
Yanıbaşı, üstten aşağı
pot başı
Irmakta potun yanaştığı kıyı yeri
saat başı
Her saatin ilk dakikaları, tam saat
satır başı
Her satırın baş kısmı
satır başı
Konuşma vb.nde dikkat çekilen önemli nokta
sofra başı
Sofranın etrafı, yemek yeme yeri
söz başı
Ön söz
İngilizce - Türkçe

başı teriminin İngilizce Türkçe sözlükte anlamı

pist başı
Departure end of a runway

Take breaks is begin when aircraft is on the departure end of the runway.

baş
baştan
başı