yasağı

listen to the pronunciation of yasağı
Türkçe - İngilizce
ban on
yasak
forbidden

Hunting game is forbidden in this tranquil wilderness. - Avcılık oyunu bu huzurlu vahşi doğada yasaklanmıştır.

She is forbidden to go out. - Onun dışarı çıkması yasaklandı.

yasak
prohibition
yasak
ban

The sale of cigarettes should be banned. - Sigara satışı yasaklanmalıdır.

The treaty did not ban nuclear tests under the ground. - Antlaşma toprak altındaki nükleer denemeleri yasaklamadı.

yasağı kaldırmak
lift a ban
sokağa çıkma yasağı
curfew

Does Tom know what time Mary's curfew is? - Tom Mary'nin sokağa çıkma yasağının saat kaçta olduğunu biliyor mu?

What time is your curfew? - Sokağa çıkma yasağın ne zaman?

yasak
{i} don't

They don't say that it's prohibited there. In fact, they say that it's mandatory. - Onlar bunun orada yasak olduğunu söylemezler. Aslında onun zorunlu olduğunu söylerler.

Over there, they don't say that it's prohibited. In fact, they say that it's mandatory. - Orada, onlar onun yasak olduğunu söylemez. Aslında, onlar onun zorunlu olduğunu söyler.

yasak
no
yasak
{i} tabu
ihracat yasağı
(Ticaret) export prohibition
sigara içme yasağı
smoking ban
sigara yasağı
ban on smoking
sigara yasağı
smoking ban
test yasağı
(Askeri) test ban
yasak
unauthorized
yasak
out of bounds
yasak
(Kanun) interdictum
yasak
illegal

Prostitution, gambling, the use of narcotic substances, drunkenness, disorder, and all other illegal activities are STRICTLY FORBIDDEN. - Fahişelik, kumar, uyuşturucu madde kullanımı, sarhoşluk, düzeni bozmak ve diğer yasadışı etkinlikler kesinlikle yasaklanmıştır.

In the U.S., it is illegal to torture people in order to get information from them. - ABD'de, onlardan bilgi almak için insanlara işkence yapmak yasaktır.

yasak
(Kanun) illicite
yasak
(Ticaret) prevention
yasak
prohibit

Parking is prohibited here. - Burada parketme yasaktır.

The export of arms was prohibited. - Silah ihracatı yasaklandı.

yasak
taboo

It used to be taboo for women to smoke. - Kadınların sigara içmesi yasaktı.

yasak
illicit

Sami and Layla continued their illicit love relationship. - Sami ve Leyla yasak aşk ilişkilerine devam ettiler.

yasak
interdiction
yasak
impermissible
yasak
prohibited

My parents prohibited me from seeing Tom again. - Ebeveynlerim Tom'u tekrar görmemi yasakladılar.

Arms export was prohibited. - Silah ihracatı yasaklandı.

yasak
prohibiton
alkol yasağı
alcohol prohibition
yasak
Ban, prohibition; restriction
av yasağı mevsimi
fence season
av yasağı mevsimi
fence month
avlanma yasağı dönemi
shutoff
avlanma yasağı dönemi
close time
avlanma yasağı dönemi
close season
cemiyet yasağı
prohibition of association
dış satım yasağı
(Hukuk) export prohibition
faiz yasağı
(Ticaret) interest prohibition
faiz yasağı
(Ticaret) interest restriction
ithal yasağı
(Ticaret) prohibition of import
içki yasağı
(amer.tar.) prohibition
içki yasağı
prohibition of alcoholic beverages
içki yasağı karşıtı
wet
içki yasağı yanlısı
(amer.tar.) prohibitionist
rekabet yasağı
(Ticaret) prohibition of competition
rekabet yasağı
(Ticaret) noncompetition
siyaset yasağı
political ban
yasak
prohibition, ban; taboo; prohibited, forbidden, illicit; taboo
yasak
restricted

This is a restricted area. - Bu yasak bir alandır.

yasak
proscriptive
yasak
under a ban
yasak
interdict
yasak
forbidden, prohibited, off-limits
yasak
restriction
yasak
prohibition; ban
yasak
verboten
yasak
taboo,tabu
yasak
veto
yasağı