good-looking

listen to the pronunciation of good-looking
Английский Язык - Турецкий язык
cazip
çekici
güzel

Mary güzel bir kadın. - Mary is a good-looking woman.

O, güzel olduğunu söyledi. - She said that she was good-looking.

yakışıklı

O yakışıklı bir adam. - He's a good-looking man.

Tom son derece yakışıklı bir adam. - Tom is an extremely good-looking man.

smart
{s} kurnaz
smart
{s} akıllı

Köpeğin akıllı olduğunu düşünmüyor musun? - Don't you think the dog is smart?

Erkek arkadaşım akıllı, yakışıklı, ve cana yakındır. - My boyfriend is smart, handsome, and friendly too.

good looking
iyi görünümlü

Tom iyi görünümlü ve karizmatiktir. - Tom is good looking and charismatic.

good looking
yakışıklı

Tom bir grupta çalıyor ve çok yakışıklı. - Tom plays in a band, and is very good looking.

O yaşına göre yakışıklı. - He's good looking for his age.

smart
{s} uyanık
goodlooking
yakışıklı
good-looker
güzel
good-looker
çekici
smart
acımak
smart
{f} canı yanmak
good looking
güzel

O hanım çok güzel gözüküyor. - That lady is very good looking.

Bu kadın çok güzel görünüyor. - This woman is very good looking.

goodlooking
güzel
goodlooking
iyi görünümlü
smart
üzülmek
smart
{s} arsızca ve zekâ dolu bir
smart
{s} büyük

Tom'un yeni akıllı telefonu gerçekten büyük. Artık bir telefona bile benzemiyor. - Tom's new smartphone is really big. It doesn't even look like a phone anymore.

smart
{s} önemli

Ne kadar akıllı olduğun önemli değil. Eğer çok çalışmazsan asla başarılı olmayacaksın. - It doesn't matter how smart you are. If you don't work hard, you'll never succeed.

Teorinin ne kadar güzel olduğu önemli değil, ne kadar akıllı olduğun önemli değil. Eğer o deneyle uymuyorsa, o yanlıştır. - It doesn't matter how beautiful your theory is, it doesn't matter how smart you are. If it doesn't agree with experiment, it's wrong.

smart
{s} kuvvetli (bir şey)
smart
acıtan
smart
{s} yakışıklı

Erkek arkadaşım akıllı, yakışıklı, ve cana yakındır. - My boyfriend is smart, handsome, and friendly too.

O akıllı, yakışıklı ve kibardır. - He's smart, handsome and polite.

smart
{s} yeni

Yeni bir akıllı telefon istiyorum! - I want a new smartphone!

Meryem makyajını yenilemek için akıllı telefonunu ayna olarak kullandı. - Mary used her smartphone as a mirror to touch-up her makeup.

smart
miktar
smart
keder
smart
{s} hoş

Mary'den daha akıllı ama Mary kadar hoş değil. - She's smarter than Mary, but she's not as pretty as Mary.

smart
yaralanan asker veya işçilere tazminat olarak verilen para
smart
(sıfat) zeki, akıllı, şık, kafası çalışan, kurnaz, uyanık, açıkgöz, anasının gözü, becerikli, canlı, yakışıklı, güzel, hoş, gösterişli, yeni, ukalâ, sert, keskin, şiddetli, önemli, büyük
smart
{s} şiddetli
smart
{s} gösterişli

Tom gösterişli ve güzel bir ev yapmak istiyor. - Tom wants to build an ostentatious and smart house.

Английский Язык - Английский Язык
Someone who is good-looking has an attractive face. Cassandra noticed him because he was good-looking. a good-looking woman. someone who is good-looking is attractive beautiful
pleasing in appearance especially by reason of conformity to ideals of form and proportion; "a fine-looking woman"; "a good-looking man"; "better-looking than her sister"; "very pretty but not so extraordinarily handsome"- Thackeray; "our southern women are well-favored"- Lillian Hellman
smart

a smart outfit.

beautiful, handsome
goodlooking
Handsome
Турецкий язык - Английский Язык

Определение good-looking в Турецкий язык Английский Язык словарь

tasvir gibi very good-looking
(person)
good-looking
Избранное