arama

listen to the pronunciation of arama
Турецкий язык - Английский Язык
search

Tom wanted to become a search-and-rescue specialist. - Tom bir arama- kurtarma uzmanı olmak istiyordu.

Many men set out for the West in search of gold. - Birçok insan altın aramak için Batıya yola çıktı.

research
sought
(Bilgisayar) do not dial
comprehensive search
seek

He decided to seek information elsewhere. - Başka yerde bilgi aramaya karar verdi.

Didn't I have a right to seek the happiness I longed for? - Özlemini çektiğim mutluluğu aramaya hakkım yok muydu?

(Bilgisayar) dial-in
seeking

I came here seeking justice. - Buraya adalet aramak için geldim.

(Bilgisayar) dialing

The dialing prefix for Bulgaria is +359. - Bulgaristan için arama öneki +359'dur.

ringing
(Bilgisayar) calling

Tom scolded Mary for not calling to say she'd be late. - Tom Mary'yi geç kalacağını söylemek için aramadığından dolayı azarladı.

Tom is accustomed to calling up girls on the telephone. - Tom telefonda kızları aramaya alışkındır.

ransacking
quest; reconnaissance; hunting
law search, searching
search, searching, seeking; (police) search
exploration
search, exploration
lookup
searching

After three weeks of searching, he found well-paid work. - Üç haftalık aramadan sonra iyi ücretli bir iş buldu.

I thought you'd be out searching for Tom. - Tom'u aramak için dışarıda olacağını düşündüm.

{i} hunting

Tom has been hunting for a job since he lost his previous job last year. - Geçen yıl bir önceki işini kaybettiğinden beri, Tom bir iş aramaktadır.

Tom is out job hunting. - Tom iş arama için dışarıda.

prospecting
quest

If you have any questions, don't hesitate to call. - Eğer herhangi bir sorununuz varsa, aramak için tereddüt etmeyin.

If you have any more questions, please don't hesitate to call. - Eğer daha fazla sorunuz varsa, aramakta tereddüt etmeyiniz.

feel

Please feel free to call me up. - Lütfen beni aramaya çekinme.

The water was so murky that the police divers had to search for the body by feel. - Su o kadar bulanıktı ki polis dalgıçlar vücudu dokunarak aramak zorunda kaldı.

call a
in search
call

The country code for calling Italy is 39. - İtalya'yı arama için ülke kodu 39'dur.

Tell him either to call on me or to ring me up. - Ona ya bana uğramasını ya da beni aramasını söyle.

{i} reconnaissance

We were here on a reconnaissance mission. - Biz bir arama görevi için buradaydık.

{i} scouring
aramak
call

I'm gonna have to call you back. - Seni tekrar aramak zorunda kalacağım.

Tom wanted to call the police, but Mary wouldn't let him. - Tom polisi aramak istedi fakat Mary ona izin vermedi.

aramak
look for

Tom went out to look for something to eat. - Tom yiyecek bir şey aramak için dışarı çıktı.

He came to New York in order to look for a job. - Bir iş aramak için New York'a geldi.

aramak
seek

Some Whites seek more imperial solutions. - Bazı Beyazlar daha muhteşem çözümler aramaktadır.

Some Asians seek more technological solutions. - Bazı Asyalılar daha teknolojik çözümler aramaktadır.

ara
{i} recess

The judge called for a recess of two hours. - Yargıç iki saat ara verdi.

The meeting will reconvene in two hours after a brief recess. - Toplantı, kısa bir aradan sonra iki saat içinde tekrar toplanacak.

aramak
search

Many men set out for the West in search of gold. - Birçok insan altın aramak için Batıya yola çıktı.

Many men left for the West in search of gold. - Birçok insan altın aramak için Batı'ya gitti.

ara
{s} intermediary
ara
{i} break

The thief used a screwdriver to break into the car. - Hırsız arabaya girmek için bir tornavida kullandı.

She spoke for 30 minutes without a break. - O, ara vermeden 30 dakika boyunca konuştu.

arama yönü
(Bilgisayar) search
arama (telefon)
ringing
arama alanı
(Bilgisayar) lookup field
arama
(Bilgisayar) open search
arama bobini
search coil
arama devamı
(Bilgisayar) call proceeding
arama dizesi
(Bilgisayar) search string
arama durumu
(Bilgisayar) call status
arama emri
(Kanun) warrant of apprehension
arama formu
(Bilgisayar) search form
arama görevi
(Askeri) search mission
arama günlüğü
(Bilgisayar) call log
arama isteği
(Bilgisayar) call request
arama kabulü
(Bilgisayar) call accept
arama kartı
(Bilgisayar) calling card
arama kaydet
(Bilgisayar) save search
arama kipi
(Bilgisayar) search mode
arama metni
(Bilgisayar) search text
arama modu
(Bilgisayar) search mode
arama no
(Bilgisayar) call id
arama saati
(Bilgisayar) call time
arama sayfası
(Bilgisayar) search page
arama sonucu
(Bilgisayar) search result
arama süresi
(Bilgisayar) call duration
arama sırası
(Bilgisayar) search order
arama tarihi
(Bilgisayar) call date
arama telefon
(Bilgisayar) call
arama tuşları
(Bilgisayar) dial pad
arama yap
(Bilgisayar) make call
arama yapmak
carry out a search
arama yapmak
make a search
arama yeri
(Bilgisayar) dialing from
arama yeri
(Bilgisayar) look in
arama zamanı
seek time
arama zamanı
search time
arama ölçütü
(Bilgisayar) search criteria
arama ücreti
call fee
arama ücreti
call charge
arama motoru optimizasyonu
Search engine optimization, SEO
arama motoru optimizasyonu
(Bilgisayar) seo
arama adı
(Bilgisayar) search name
arama alanı
seek area
arama alt bölge genişliği
(Askeri) search subarea width
arama amaçlı
explorative
arama anahtarı
search key
arama ateşi
searching fire
arama bandı
(Bilgisayar) search band
arama bantı
(Bilgisayar) search band
arama başlat
(Bilgisayar) start search
arama belleği
searching storage
arama birliği
(Askeri) search unit
arama bobini
exploring coil
arama botu
(Askeri) retriever boat
arama bülteni
all-points bulletin
arama değeri
(Bilgisayar) lookup value
arama döngüsü
search cycle
arama dönüşü
search cycle
arama ekibi
search party

Let's organize a search party. - Bir arama ekibi organize edelim.

We should organize a search party. - Bir arama ekibi organize etmeliyiz.

arama emri
search warrant

The police were at Tom's door with a search warrant. - Polisler bir arama emri ile Tom'un kapısındaydılar.

Police can't enter the property without a search warrant. - Polis bir arama emri olmadan mülke giremez.

arama gecikti
(Bilgisayar) call delayed
arama genişliği
(Askeri) sweep width
arama hakkı
right of search
arama iletisi
(Bilgisayar) dial dialog
arama ilkesi
(Bilgisayar) dialing policy
arama iptali
(Bilgisayar) call abort
arama kapsamı
(Bilgisayar) search scope
arama kutusu
(Bilgisayar) search for box
arama kökü
(Bilgisayar) search root
arama listesi
(Bilgisayar) search list
arama metodu
search method
arama metodu
(Bilgisayar) how to dial
arama motoru
search engine

What search engine do you use? - Hangi arama motorunu kullanıyorsunuz?

What's your favorite non-Google search engine? - En sevdiğin Google dışı arama motorun hangisi?

arama müzekkeresi
(Hukuk) search warrant
arama onayı
(Bilgisayar) call confirm
arama oturumu
(Bilgisayar) call session
arama programı
map program
arama radarı
search radar
arama ruhsatı
(Hukuk) exploration license
arama ruhsatı
exploration licence
arama sahası
(Kanun) license area
arama süresi
search time, seek time
arama sütunu
(Bilgisayar) lookup column
arama taarruz birliği
(Askeri) search attack unit
arama tabanı
(Bilgisayar) search base
arama tarama
body search, police search
arama tarama
body search; police search
arama timi
(Askeri) search team
arama türü
(Bilgisayar) search type
arama türü
(Bilgisayar) lookup type
arama türü
(Bilgisayar) type of call
arama uyarısı
(Bilgisayar) search warning
arama ve kurtarma
search and rescue
arama ve kurtarma birimler arası komitesi
(Askeri) interagency committee on search and rescue
arama ve kurtarma birliği
(Askeri) search and rescue unit
arama ve kurtarma birliği (SRU) hatası
(Askeri) search and rescue unit (SRU) error
arama ve kurtarma birliği kara hızı; bölge unsuru; volt
(Askeri) search and rescue unit ground speed; sector pattern; volt
arama ve kurtarma bölgesi
(Askeri) search and rescue region
arama ve kurtarma durum özet raporu
(Askeri) search and rescue situation summary report
arama ve kurtarma görev koordinatörü
(Askeri) search and rescue mission coordinator
arama ve kurtarma görev kuvveti
(Askeri) search and recovery task force
arama ve kurtarma görev kuvveti
(Askeri) search and rescue task force
arama ve kurtarma görevi bilgi subayı
(Askeri) search and rescue (SAR) mission information officer
arama ve kurtarma görevi koordinatörü; sistem mastır kataloğu
(Askeri) search and rescue (SAR) mission coordinator; system master catalog
arama ve kurtarma mıntıkası
(Askeri) search and rescue sector
arama ve kurtarma talebi
(Askeri) search and rescue request
arama ve kurtarma telefonu (özel imdat hattı)
(Askeri) search and rescue (SAR) telephone (private hotline)
arama ve kurtarma temas noktası; uzay komutanlığı harekat merkezi; Uzay Harekat
(Askeri) search and rescue (SAR) points of contact; space command operations center; Space Operations Center (USSPACECOM)
arama ve kurtarma uydu yardımıyla takip
(Askeri) search and rescue satellite-aided tracking
arama ve kurtarma vukuat raporu
(Askeri) search and rescue incident report
arama ve kurtarma yönetim bilgi sistemi
(Askeri) search and rescue management information system
arama yapan kimse
searcher
arama yapmak
to carry out a search
arama yapmak
to carry out a search, to make a search
arama yönlendirme
call diverting
arama zamanı
search time, seek time
arama çalışmaları
research
arama çalışmaları yapmak
research
arama çalışması yapan kimse
researcher
arama çapı emniyet faktörü
(Askeri) search radius safety factor
arama çevrimi
search cycle
arama şekli
(Bilgisayar) dial using
arama-kurtarma hizmetleri
(Hukuk) search and rescue services
ara
{i} space

Leave a space between the lines. - Satırlar arasında bir boşluk bırak.

Tom backed his car out of the parking space. - Tom arabasını park yerinden çıkardı.

ara
{f} search

Search and rescue operations began immediately. - Arama ve kurtarma operasyonları hemen başladı.

All in all, after ten years of searching, my friend got married to a girl from the Slantsy region. - Her şeyi düşünerek, on yıllık araştırmadan sonra, arkadaşım Slantsy bölgesinden bir kızla evlendi.

ara
interval

The trees are planted at intervals of thirty meters. - Ağaçlar otuz metre aralıkla ekilir.

Buses are running at 20 minute intervals. - Otobüsler 20 dakikalık aralıklarla çalışıyor.

aramak
{f} miss

The police have given up looking for the missing child. - Polis kayıp çocuğu aramaktan vazgeçti.

All the villagers went into the mountains to look for a missing cat. - Bütün köylüler kayıp bir kediyi aramak için dağlara gittiler.

ara
gap

There is a generation gap between them. - Onlar arasında kuşak farkı var.

The gap between them has narrowed. - Onlar arasındaki aralık daraldı.

ara
distance, space; break, breather; break, playtime; interval, pause, cessation, intermission; interlude; half time; relation, terms, footing; intermediate, intermediary; middle
aramak
ask for
ara
sought

Religion is freedom and justice being sought in the entire region. - Din, bütün bölgede özgürlük ve adalet arayışıdır.

He sought shelter from the rain. - O, yağmurdan dolayı sığınak aradı.

adres arama
address mapping
ara
time out

Let's take time out to elaborate a strategy. - Bir stratejiyi özenle hazırlamak için ara verelim.

ara
time, point in time
ara
interim

In the interim, please send all communications to Tom. - Ara sıra lütfen tüm iletileri Tom'a gönderin.

ara
look for

Let's split up and look for Tom. - Ayrılalım ve Tom'u arayalım.

Why don't you look for Tom? - Niçin Tom'u aramıyorsun?

ara
seek

Everybody has the right to seek happiness. - Herkesin mutluluk arama hakkı vardır.

Ye shall seek me, and shall not find me; and where I am, thither ye cannot come. - Beni arayacaksınız ama bulamayacaksınız. Ve benim bulunduğum yere siz gelemezsiniz.

aramak
to look for, to seek, to hunt for, to rake about/around; to search, to frisk, to shake sb/sth down; to call, to give sb a buzz, to call sb up;" " telefon etmek; to long for, to miss; to ask for
aramak
quest

If you have any more questions, please don't hesitate to call. - Eğer daha fazla sorunuz varsa, aramakta tereddüt etmeyiniz.

If you have any questions, don't hesitate to call. - Eğer herhangi bir sorununuz varsa, aramak için tereddüt etmeyin.

aramak
{f} comb
(telefon) arama
ringing
acil arama
emergency call
ara
buffer

Motorists must leave at least a metre-wide buffer when passing cyclists. - Motorlu araç kullananlar, bisikletlileri geçerken en az bir metre emniyet mesafesi bırakmak zorundalar.

ara
footing
ara
relation

The relationship between Islam and the West includes centuries of co-existence and cooperation, but also conflict and religious wars. - İslam ve batı arasındaki ilişki yüzyıllar süren birliktelik ve ortak çalışma fakat aynı zamanda çatışma ve din savaşları içermektedir.

I don't see any relation between the two problems. - O iki problem arasında herhangi bir yakınlık görmüyorum.

ara
range

In the summer, the temperature ranges from thirty to forty degrees Celsius. - Yazın, sıcaklık otuzla kırk santigrat arasında değişkenlik gösterir.

They're just out of my price range. - Onlar benim fiyat aralığının dışında.

ara
stop

A typhoon hit Tokyo on Wednesday with strong winds and heavy rains stopping public transportation. - Bir tayfun kuvvetli rüzgarlarla ve toplu taşıma araçlarını durduran şiddetli yağmurlarla çarşamba günü Tokyo'yu vurdu.

A car stopped at the entrance. - Girişte bir araba durdu.

ara
margin

There is only a marginal difference between the two. - İkisi arasında sadece marjinal bir fark var.

This car dealership has very thin profit margins. - Bu araba bayiliğinin çok ince kar marjları var.

ara
half

It took me an hour and a half to get there by car. - Araba ile oraya ulaşmak benim bir buçuk saatimi aldı.

Tom noticed a half-eaten hamburger on the dashboard of Mary's car. - Tom Mary'nin arabasının torpido gözünde yarısı yenmiş bir hamburger fark etti.

ara
(Bilgisayar) lookup
ara
leg

Tom is the legal owner of this piece of land. - Tom bu arazinin yasal sahibidir.

A tenancy agreement is a legally binding document between a landlord and their tenant. - Bir kira sözleşmesi, ev sahibi ve kiracıları arasında yasal olarak bağlayıcı bir belgedir.

ara
middle

The car stopped in the middle of the road. - Araba yolun ortasında istop etti.

Tom threw rocks at Mary's window in the middle of the night to get her attention, but he ended up breaking her window instead and Mary's father called the cops. - Tom onun dikkatini çekmek için gecenin ortasında Mary'nin penceresine taşlar attı fakat bunun yerine onun camını kırarak sonuçlandı ve Mary'nin babası polisi aradı.

ara
pitch

The car went out of control and pitched headlong into the river. - Araba kontrolden çıktı paldır küldür nehre düştü.

ara
(Mekanik) clearance
ara
cease

The U.S. Secretary of State is trying to broker a ceasefire between the warring parties. - ABD Dışişleri Bakanı, savaşan taraflar arasındaki ateşkes konusunda aracılık yapmaya çalışıyor.

ara
(Mimarlık) partition

There were Jews in Arab countries before the partition of Palestine. - Arap ülkelerinde Filistin'in bölünmesinden önce Yahudiler vardı.

ara
comma

Do you know how to use these command line tools? - Bu komut satırı araçlarının nasıl kullanılacağını biliyor musunuz?

Please put a comma between the two main clauses. - Lütfen iki ana cümlenin arasına virgül koyun.

ara
meanwhile

Meanwhile, time is running out. - Bu arada, zaman tükeniyor.

Meanwhile, I want to draw your attention to a point. - Bu arada, bir noktaya daha dikkatinizi çekmek istiyorum.

ara
(Bilgisayar) place call
ara
terms

They're on good terms with their neighbors. - Onların komşularıyla arası iyi.

I hear you're on bad terms with Owen. - Owen'la aranızın iyi olmadığını duydum.

ara
(Bilgisayar) place a call
aramak
forage
aramak
quest for
aramak
go for
aramak
ransack
aramak
call somebody up
aramak
long for
aramak
find

We're on earth to look for happiness, not to find it. - Biz mutluluk aramak için dünyadayız, onu bulmak için değil.

I'm not going to stop looking until I find Tom. - Tom'u buluncaya kadar aramaktan vazgeçmeyeceğim.

aramak
be on the look-out for
aramak
seek out
aramak
look

Mary has been looking for a guy like Tom. - Mary Tom gibi bir adam aramaktadır.

I'm busy looking for an apartment. - Ben bir daire aramakla meşgulüm.

aramak
gun for
aramak
dial
aramak
respite
aramak
seek after
aramak
frisk
aramak
hunt up
aramak
call on

Don't bother to call on him. - Onu aramak için zahmet etmeyin.

aramak
scrabble
aramak
go
aramak
(deyim) lay hold
aramak
have a look-see
aramak
seeks
basit arama
(Bilgisayar) basic search
el ile arama
(Bilgisayar) manual dial
genel arama
(Bilgisayar) general search
Английский Язык - Английский Язык

Определение arama в Английский Язык Английский Язык словарь

ARA
Automotive Recyclers Association
ARA
Awards and Recognition Association
ARA
Aracruz Cellulose S.A
ARA
A prefix applied to ships operated by the Armada de la República Argentina (ARA)
ARA
Applied Research Associates
ARA
Australian Retailers Association
ARA
Australasian Railway Association
Ara
A constellation of the southern sky, said to resemble an altar
Ara
An appraisal designation for Accredited Rural Appraiser awarded by the American Society of Farm Managers and Rural Appraisers
Ara
AppleTalk Remote Access Protocol that provides Macintosh users direct access to information and resources at a remote AppleTalk site
Ara
AppleTalk Remote Access
Ara
AppleTalk Remote Access With ARA, you can call your desktop Mac from a PowerBook and remotely access all the available files, printers, servers, e-mail, and so on
Ara
The physical body
Ara
Apple Remote Access, a protocol allowing network access from Macintosh systems via dialup Now almost entirely obsolete
Ara
(Amateur Rowing Association) The governing body for rowing in England, responsible for organising the National Championships (NatChamps) http: //www ara-rowing org
Ara
Appleshare Remote Access
Ara
AppleTalk Remote Access A protocol (and product) that provides system-level support for dial-in (modem) connections to an AppleTalk network With ARA, you can call your desktop Mac from a PowerBook and remotely access all the available services - files, printers, servers, e-mail, etc
Ara
Accounting Research Association
Ara
macaws
Ara
a constellation in the southern hemisphere near Telescopium and Norma
Ara
Apple Remote Access A software program from Apple Computer that allows one Mac to dial another Mac via a modem and, through AppleShare and/or Personal File Sharing, access local or network resources available to the "answering" Mac (Common resources include shared directories, servers, and printers ) Although I don't cover the issue much in this book, you can do some neat things with ARA and MacTCP
Ara
Apple Remote Access, a program to allow full access to the UVA network including IP and AppleTalk services (Novell file Servers) over a phone line from a Macintosh computer
Ara
a foot, (as a verb) to go
Ara
AppleTalk Remote Access, a protocol developed by Apple to allow PowerBook and Macintosh users to connect to an AppleTalk network over phone lines
ara
The Altar; a southern constellation, south of the tail of the Scorpion
ara
A name of the great blue and yellow macaw (Ara ararauna), native of South America
ara
macaws a constellation in the southern hemisphere near Telescopium and Norma
Турецкий язык - Турецкий язык
Aramak işi, taharri
Saklanan sanığın ve suç belgelerinin elde edilmesi için bir kimsenin ev, iş yeri gibi yerlerde, üzerinde ve eşyasında yapılan araştırma işlemi
taharri
arama bülteni
Güvenlik güçlerince yurt içinde ve dışında, kayıp kişi veya eşyaların bulunabilmesi için yayımlanan bülten
arama emri
Yapılacak araştırma işlemi için yetkili organdan alınan buyruk
arama izni
Yasa dışı ilişkilerle ilgili olarak delil toplamak, zanlı veya suçlu kişileri yakalamak için mahkemece güvenlik güçlerine verilen resmî izin
arama kararı
Arama yapılabilmesi için hâkim tarafından verilmiş karar
arama ruhsatı
Yer altındaki maden ve petrol arama işleri için verilen izin
arama tarama
Denizdeki mayınları toplama veya yok etme işlemi
arama tarama
Polisin kuşkulu gördüğü kimseler üzerinde bıçak, silâh, esrar gibi yasak şeyler araması
arama yapmak
Birini veya bir şeyi bulmaya çalışmak, taharri etmek
Aramak
bakmak
ARÂ
(Osmanlı Dönemi) Avlu
ARÂ
(Osmanlı Dönemi) Mıntıka, bölge
ARÂ
(Osmanlı Dönemi) Çıplaklık
ARÂ
(Osmanlı Dönemi) Geniş, çıplak arazi
ARÂ
(Osmanlı Dönemi) Komşuluk
Ara
antrakt
Ara
(Osmanlı Dönemi) MESAFE
Ara
(Hukuk) MABEYN
Ara
mabeyin
Ara
(Hukuk) FASILA
ara
Basketbol ve voleybolda takımların dinlenmek, taktik almak ve oyun alanlarını değiştirmek için kullandıkları süre
ara
İki şeyi birbirinden ayıran uzaklık, açıklık, aralık, boşluk, mesafe
ara
Toplu bulunan nesnelerin veya kimselerin içi
ara
Roma mimarlığında üzerinde kurban kesilen sunak
ara
Güney Amerika'da yaşayan bir cins papağan
ara
Fasıla
ara
Aralık
ara
Futbol oyununun kırk beşer dakikalık iki devresi arasında verilen on beş dakikalık dinlenme süresi, haftaym
ara
İki şeyi birbirinden ayıran uzaklık, açıklık, aralık, boşluk, mesafe. İki olguyu, iki olayı birbirinden ayıran zaman, fasıla
ara
Toplu jimnastik dizilmelerinde, sıradakilerin birbirlerinden yanlamasına olan uzaklıkları
ara
Sunak takımyıldızının Latince adı
ara
Bir oyunda, bir filmde dinlenme süresi, antrakt
ara
Samimiyet
ara
Kişilerin veya toplulukların birbirine karşı olan durumu veya ilgisi
ara
İki olguyu, iki olayı birbirinden ayıran zaman, fasıla
ara
Kişilerin veya toplulukların birbirine karşı olan durumu veya ilgisi: "Aralarına yabancı sokmak, nezaketsizlik olur."- M. Yesarî
ara
iri gövdeli bir papağan türü
ara
Papağan türleri
ara
Toplu bulunan nesnelerin veya kimselerin içi: "Aralarında anası babası ile Binnaz'ın da bulunduğu on sekiz işçiydiler."- N. Cumalı
ara
Bir etkinliğin geçici olarak durdurulduğu süre
ara
Göz alıcı parlak renkleri olan bir papağan
ara
(Osmanlı Dönemi) fâsıla
aramak
Bir şeyin yokluğunu duyarak geri gelmesini istemek, özlemek: "Seni çok arıyorum, Ziyacığım."- C. S. Tarancı. Önem verip istemek. Şart koşulmak
aramak
Önem verip istemek
aramak
Araştırmak, yoklamak
aramak
Şart koşulmak
aramak
Birini veya bir şeyi bulmaya çalışmak: "Dükkânın içinde gözleriyle bir şeyler aradı."- S. F. Abasıyanık
aramak
Ziyarete, hatır sormaya gitmek
aramak
Ziyarete, hatır sormaya gitmek: "Bir kere düştün mü, ne arayan olur, ne soran!"- B. Felek
aramak
Bir şeyin yokluğunu duyarak geri gelmesini istemek, özlemek
aramak
Birini veya bir şeyi bulmaya çalışmak
ÂRÂ
(Osmanlı Dönemi) f. Süsleyen. Bezeyen
Английский Язык - Турецкий язык

Определение arama в Английский Язык Турецкий язык словарь

arama motoru
(Bilgisayar) Search engine
Ara
Sunak (takımyıldızı)
ara
sunak
ara
ar
arama
Избранное