Kapı içeriden kilitli kaldığı için, o, eve giremedi.
- The door remaining locked up from inside, he could not enter the house.
Dolapta, vardır...Dolapta ne olduğunu söylemiyorum; o benim büyük sırrımdan arta kalandır.
- In the wardrobe, there is... I'm not saying what's in the wardrobe; that is remaining my great secret.
Sınıfta kalan çok az sayıda öğrenci vardı.
- There were few students remaining in the classroom.
Kalan işi çabucak bitirelim ve dışarı biraz içmeye gidelim.
- Let's quickly finish the remaining work and go out for some drinks.
Yalnız kalan küçük çocukla dışarı çıkmamalısın.
- You oughtn't to go out with the little boy remaining alone.
Kalan işi çabucak bitirelim ve dışarı biraz içmeye gidelim.
- Let's quickly finish the remaining work and go out for some drinks.
Her iki erkek kardeşin bekar kalmak için ileri sürdüğü neden onların hem uçaklara hem de bir eşe bakamayacaklarıydı.
- The reason both brothers gave for remaining bachelors was that they couldn't support both airplanes and a wife.
Onun gitme ya da kalma seçeneği vardı.
- She had a choice of going or remaining.
Bunda anonim kalmak istiyorum.
- I want to remain anonymous in this.
Her iki erkek kardeşin bekar kalmak için ileri sürdüğü neden onların hem uçaklara hem de bir eşe bakamayacaklarıydı.
- The reason both brothers gave for remaining bachelors was that they couldn't support both airplanes and a wife.
Londra'da ne kadar kalacaksın?
- How long will you remain in London?
Ek olarak yaşlılar birbirleriyle sosyalleşebilsin ve Amerikan hayatının aktif üyeleri olarak kalabilsinler diye birçok topluluk kurulmuştur.
- In addition many groups have been formed so that the elderly can socialize with one another and remain active participants in American life.
Onlar tarihte kaybolmuş bir uygarlığın kalıntılarını çaldılar.
- They took away the remains of a civilization lost in history.
Antik uygarlıkların kalıntılarını korumaya çalışmalıyız.
- We must try to preserve the remains of ancient civilizations.
Onlar tarihte kaybolmuş bir uygarlığın kalıntılarını çaldılar.
- They took away the remains of a civilization lost in history.
Tek kanıt iç çamaşıra yapışmış meni kalıntılarıydı.
- The only proof was the remains of the semen which had stuck to the underwear.
participle used as adjective The remaining paint shall be properly disposed of.
May I have the only remaining cake?.
The light remained red for two full minutes.
... this needs to be the year congress lifts the remaining restrictions on detainee ...
... and military actions but by remaining true to our constitutional ideal ...