kalıcı

listen to the pronunciation of kalıcı
Türkçe - İngilizce
lasting

First impressions are the most lasting. - İlk izlenimler en kalıcı olanlardır.

First impressions are lasting. - İlk izlenimler kalıcıdır.

permanent

Mrs. Brown warned Beth that if she didn't eat properly she would be permanently overweight. - Bayan Brown, o uygun şekilde yemek yemezse, kalıcı kilolu olacağı konusunda Beth'i uyardı.

Everybody wants permanent peace. - Herkes kalıcı barış istiyor.

persistent

Tom is very persistent, isn't he? - Tom çok kalıcı, değil mi?

perennial
permanent, lasting, perpetual, resident
consistent
(Hukuk) indelible
permanent, lasting
perdurable
lingering
stable
residual
nonvolatile , permanent
long lasting
{s} abiding
(İnşaat) plastik
indwelling
(Bilgisayar) modal
resident
durable
remaining
perpetual
nonviolatile
enduring
relict
(Mukavele) standing
kalıcı (izlenim/etki)
indelible
kalıcı görüntü
(Teknik,Televizyon) persistence
kalıcı hale getirmek
to make it permanentsustainpreserveretain
kalıcı apre
permanent finish
kalıcı arkadaş
steady
kalıcı bellek
nonvolatile memory, permanent memory, permanent storage
kalıcı biçimde
consistently
kalıcı görüntü
afterglow
kalıcı hata
permanent error
kalıcı izlenim
lasting impression
kalıcı olarak
perennially
kalıcı olarak
permanently

You're still young, but not permanently. - Hala gençsin ama kalıcı olarak değil.

Hostilities permanently ceased. - Düşmanlıklar kalıcı olarak durdu.

kalıcı olarak yerleşmek
dig in
kalıcı plise
permanent crease
kalıcı program
resident program
kalıcı yordam
resident routine
akılda kalıcı
catchy

This is a really catchy song. - Bu gerçekten çok akılda kalıcı bir şarkı.

The company has a catchy slogan. - Şirketin akılda kalıcı bir sloganı var.

kal
{f} remain

In addition many groups have been formed so that the elderly can socialize with one another and remain active participants in American life. - Ek olarak yaşlılar birbirleriyle sosyalleşebilsin ve Amerikan hayatının aktif üyeleri olarak kalabilsinler diye birçok topluluk kurulmuştur.

How many days will you remain in London? - Londra'da ne kadar kalacaksın?

kal
devolve
kal
hover over
kal
{f} stay

We stayed overnight in Hakone. - Bir geceliğine Hakone'de kaldık.

I can't stay here forever. - Sonsuza dek burada kalamam.

kal
{f} staying

My uncle is staying in Hong Kong at present. - Amcam şu anda Hong Kong'da kalmaktadır.

I'm now staying at my uncle's. - Şu an amcamın evinde kalıyorum.

kal
{f} remaining

There were few students remaining in the classroom. - Sınıfta kalan çok az sayıda öğrenci vardı.

The door remaining locked up from inside, he could not enter the house. - Kapı içeriden kilitli kaldığı için, o, eve giremedi.

akılda kalıcı
memorable
akılda kalıcı bölümler
highlights
akılda kalıcı olmayan
slippery
hatırda kalıcı sahneler
highlights
kal
word, talk
kal
snub
kal
remains

He remains calm in the face of danger. - O, tehlike karşısında sakin kalır.

He remains loyal to his principles. - O, prensiplerine sadık kalıyor.

savaşa kalıcı çözüm
(Politika, Siyaset) permanent end to fighting
yarı kalıcı
semi permanent
yarı kalıcı boya
semi permanent color
İngilizce - İngilizce

kalıcı teriminin İngilizce İngilizce sözlükte anlamı

kal
Era
kal
Strife
İngilizce - Türkçe

kalıcı teriminin İngilizce Türkçe sözlükte anlamı

KAL
(Askeri) kritik unsurlar listesi (key assets list)
kalıcı