I sometimes wonder if I am a girl.
- Bazen bir kız mıyım diye merak ediyorum.
Dorenda really is a nice girl. She shares her cookies with me.
- Dorenda gerçekten iyi bir kızdır, o kurabiyelerini benimle paylaşıyor.
He was impatient to see his daughter.
- Kızını görmek için çok sabırsızdı.
A good daughter will make a good wife.
- İyi bir kız çocuğu, iyi bir eş yapacaktır.
That girl whose hair is long is Judy.
- Saçı uzun olan kız Judy.
That girl who has long hair is Judy.
- Uzun saçlı o kız Judy'dir.
I like roast chicken.
- Fırında kızartılmış tavuğu severim.
I saw a video of a man who can fry chicken without using tongs.
- Maşa kullanmadan tavuk kızartabilen bir adamın videosunu izledim.
This little girl let the birds escape.
- Bu küçük kız kuşların kaçmasına izin verdi.
The girl released the birds from the cage.
- Kız kuşları kafesten serbest bıraktı.
Tom has a lot female friends.
- Tom'un çok sayıda kız arkadaşı var.
That female student is American.
- O kız öğrenci Amerikalıdır.
I miss my little sister.
- Küçük kız kardeşimi özlüyorum.
I'm beginning to miss my girlfriend.
- Kız arkadaşımı özlemeye başlıyorum.
What's your mother's maiden name?
- Annenin kızlık soyadı nedir?
What's your wife's maiden name?
- Karınızın kızlık soyadı nedir?
What's your wife's maiden name?
- Karınızın kızlık soyadı nedir?
Mary's maiden name is Jackson.
- Mary'nin kızlık soyadı Jackson'dur.
I like roast chicken.
- Fırında kızartılmış tavuğu severim.
I saw a video of a man who can fry chicken without using tongs.
- Maşa kullanmadan tavuk kızartabilen bir adamın videosunu izledim.
Tom gave his daughter a stuffed bunny.
- Tom kızına bir doldurulmuş tavşan verdi.
Mary wore bunny slippers.
- Mary kız terlikleri giydi.
These girls use white skirts.
- Bu kızlar beyaz gömlek kullanıyor.
Mary was the only girl wearing a skirt.
- Mary etek giyen tek kızdı.
I've got a queen of hearts.
- Benim bir kupa kızım var.
Once upon a time there lived a king and queen who had three very beautiful daughters.
- Bizr zamanlar, üç çok güzel kızı olan bir kral ve kraliçe yaşardı.
Tom resented the fact that Mary got the promotion instead of him.
- Tom onun yerine Mary'nin terfi alması gerçeğine kızdı.
There was enormous resentment over high taxes.
- Yüksek vergiler hakkında büyük bir kızgınlık vardı.
That girl who's wearing a scarf is a virgin.
- Bir eşarp takan o kız bakire.
Most virgins have an intact hymen.
- Çoğu bakirenin sağlam bir kızlık zarı vardır.
I sometimes wonder if I am a girl.
- Bazen bir kız mıyım diye merak ediyorum.
His girlfriend is Japanese.
- Onun kız arkadaşı Japon.
Jill is the only girl in our club.
- Jill Kulübümüzde tek kız.
These are my sister's magazines.
- Bunlar benim kız kardeşimin dergileri.
He introduced his sister to me.
- O, bana kız kardeşini tanıttı.
The daughter brushes her hair.
- Kız evlat saçını fırçalar.
Tom had always wanted a daughter.
- Tom her zaman bir kız evlat istemişti.
My niece is attractive and mature for her age.
- Kız yeğenim yaşına göre çekici ve olgundur.
Tom has three nieces.
- Tom'un üç kız yeğeni var.
I want to learn to speak Hawaiian, so I can impress my girlfriend.
- Havaiili konuşmayı öğrenmek istiyorum, böylece kız arkadaşımı etkileyebilirim.
His girlfriend is Japanese.
- Onun kız arkadaşı Japon.
He proposed to his girl friend with a ring he had stolen from a local jewelry.
- O yerel bir kuyumcudan çaldığı bir yüzükle kız arkadaşına evlenme teklif etti.
Mary is a girly girl.
- Mary kız gibi bir kız.
Mary is not a girly girl.
- Mary kız gibi bir kız değil.
You can't be a Boy Scout, but you could be a Girl Scout.
- Sen bir erkek izci olamazsın ama bir Kız izci olabilirsin.
Mary earned many badges as a girl scout.
- Mary bir kız izci olarak birçok başarı madalyası kazandı.
There's no doubt that the Maiden's Tower is a symbol of Istanbul, Turkey.
- Hiç şüphe yok ki Kız Kulesi İstanbul'un simgelerinden birisidir.
That female student is American.
- O kız öğrenci Amerikalıdır.
The teacher made all of his female students fall in love with him.
- Öğretmen, kız öğrencilerinin hepsinin ona aşık olmasını sağladı.
There's no doubt that the Maiden's Tower is a symbol of Istanbul, Turkey.
- Hiç şüphe yok ki Kız Kulesi İstanbul'un simgelerinden birisidir.
She has an equal number of grandsons and granddaughters.
- Onun eşit sayıda erkek ve kız torunları var.
Tom watched his granddaughters dance.
- Tom kız torunlarının dansını izledi.
Many boys and girls were present.
- Birçok erkek ve kız çocuğu vardı.
Mary is smarter than most girls her age.
- Mary onun yaşındaki çoğu kız çocuğundan daha zekidir.
His girlfriend is Japanese.
- Onun kız arkadaşı Japon.
Tom and his girlfriend are in the same class.
- Tom ve kız arkadaşı aynı sınıfta.
He's got a steady girlfriend.
- Onun istikrarlı bir kız arkadaşı var.
I have a steady girlfriend.
- İstikrarlı bir kız arkadaşım var.
She remained a spinster all her life.
- Hayatı boyunca bir kız kurusu kaldı.
He teaches in a girls' high school.
- O bir kız lisesinde öğretmenlik yapıyor.
She goes to a girls' high school.
- O, bir kız lisesine gidiyor.
She showed me a picture of her mother as a schoolgirl.
- O bana annesinin bir kız öğrenci olarak resmini gösterdi.
Tom giggled like a schoolgirl.
- Tom bir kız öğrenci gibi kıkırdadı.
Sue's very angry with you, my new waitress said.
- Sue size çok kızgın, yeni garson kız söyledi.
Tom asked the waitress to refill his coffee.
- Tom garson kızdan kahvesini yeniden doldurmasını istedi.
These are my sister's magazines.
- Bunlar benim kız kardeşimin dergileri.
He deprived my little sister of all her toys.
- O benim kız kardeşimi oyuncaklarından etti.
You should visit the maiden tower when you go to Istanbul.
Ukrainian girls are the most beautiful girls in the world.
- Ukraynalı kızlar, dünyanın en güzel kızlarıdır.
Bob felt embarrassed when he was treated in front of some girls.
- Bob bazı kızların önünde tedavi edildiği için utandı.
Aren't you one of the cheerleaders?
- Ponpon kızlardan biri değil misin?
Tom's wife was a cheerleader.
- Tom'un karısı bir ponpon kızdı.
The beautiful maiden sat on the top of the rock and combed her golden hair in the sunshine.
- Güzel genç kız kayanın tepesine oturdu ve güneşte altın rengi saçlarını taradı.
The two men competed for the young maiden's heart.
- İki adam genç kızın kalbi için yarıştı.
That pretty girl is my sister.
- O güzel kız benim kız kardeşim.
The pretty girl in the bikini is Tom's sister.
- Bikinili güzel kız Tom'un kız kardeşidir.
Tom giggled girlishly.
- Tom kız gibi kıkırdadı.
The blonde girl has a really nice cleavage.
- Sarışın kızın gerçekten güzel bir göğüs dekoltesi var.
Do you know who that tall blonde girl in green is?
- Yeşil giyinmiş, o uzun boylu sarışın kızın kim olduğunu biliyor musun?