sıkışmak

listen to the pronunciation of sıkışmak
Turkish - English
squeeze
jam
to be hard up (for money)
jam in
be pinched for time
to be closely pressed together; to move up closer, to move closer together; to get jammed; to be caught (between); to jam; to squash; to be in trouble; to be pushed for sth; to need to urinate
be pressed for
to feel the need to relieve oneself, feel the need to go to the toilet
be cramped for space
to have a constricted feeling: Kalbim sıkıştı. I felt a tightness in my chest
to become tightly wedged or jammed; to be placed close together; to be very crowded, be congested
be stuck
to get in a jam, get in a tight spot
catch
be taken short
tighten
to get caught in, be pinched in: Parmağım kapıya sıkıştı. My finger got caught in the door
be pinched
be pushed
cram
screw
need to urinate
wedge
to be pushed for
move up closer
stick
to be in trouble
bind
be pushed for
in trouble
closely pressed together
pressed for
pushed for
have to go
squash
köşeye sıkışmak
be at bay
sıkışma
{i} squeeze
kapana sıkışmak
(Ev ile ilgili) to be in a difficult position
kapana sıkışmak
(Ev ile ilgili) to be in a tight spot
sıkış
squeeze

Can you squeeze me into your busy schedule? - Beni yoğun programına sıkıştırabilir misin?

sıkışma
(Biyoloji,Jeoloji) compression
sıkışma
(Meteoroloji) gradient
sıkışma
(Ticaret) congestion
sıkışma
wedge
sıkışma
sticking
sıkışma
(Jeoloji) compressive stress
sıkışma
(Çevre) consolidation
sıkışma
crushing
sıkışma
press

I'm not pressed for money. - Ben paraya sıkışmadım.

sıkış
{i} clench
el sıkışmak
Shake hands
sıkışma
compressional
araya sıkışmak
wedge oneself in
kuyruku kapana kısılmak/sıkışmak
(Konuşma Dili) to be in a tight spot, be in a difficult position
köşeye sıkışmak
to be up against the wall, to be snookered
paraya sıkışmak
be pushed for money
paraya sıkışmak
be pinched for money
paraya sıkışmak
be pressed for money
sıkış
{f} jam

Had they left a little earlier, they would have avoided the traffic jam. - Biraz daha erken çıksalar, trafik sıkışıklığını atlatırlar.

I was late for the meeting because of a traffic jam. - Ben, bir trafik sıkışıklığı nedeniyle toplantıya geç kaldım.

sıkışma
having hard time
sıkışma
incarceration
sıkışma
pressure
sıkışma
jamming
sıkışma
squeezing
sıkışma
(Tekstil) jam
zamana sıkışmak
be pressed for time
zamana sıkışmak
be rushed for time
Turkish - Turkish
Dar bir yere zorla sığmak veya sığdırılmak: "Karşıda apartmanın köşesine sıkışmış baraka kahveden bir adam, bir kürek ateş çıkardı."- M. Ş. Esendal
Sıkıntı ve darlık vermek, çarpıntı duymak
Basınçla iki şey arasında kalmak
Birbirine basınç yapacak kadar yaklaşmak: "Üç hademe, ebe, hasta bakıcı merdivenin orta sahanlığında sıkışmışlar, sedyeyi çevirmeye çalışıyorlar."- M. Ş. Esendal
Birbirine basınç yapacak kadar yaklaşmak
Dar bir yere zorla sığmak veya sığdırılmak
Zor bir durumda kalmak: "Osmanlı İmparatorluğu sıkışınca üç milyon asker çıkarabiliyordu."- E. İ. Benice
Tuvalet ihtiyacı gelmek
Zor bir durumda kalmak
düğümlenmek
(Osmanlı Dönemi) TEKÂVÜS
Sıkışma
(Osmanlı Dönemi) TEZAYUK
sıkışma
Sıkışmak durumu: "İçinde garip bir sıkışma, ezilip büzülme duyuyordu."- P. Safa
sıkışma
Sıkışmak durumu
sıkışmak
Favorites