indicating affirmation, agreement

listen to the pronunciation of indicating affirmation, agreement
English - Turkish

Definition of indicating affirmation, agreement in English Turkish dictionary

really
hakikaten

Ben gerçekten, hakikaten ona inanıyorum. - I really, truly believe that.

İnsanların sıklıkla birbirlerine sırt çevirdiklerini görüyorum, ve bu beni hakikaten korkutuyor. - I often see people turning against each other all the time, and this really scares me.

really
gerçekten

Seni anlamak gerçekten çok zor. - Understanding you is really very hard.

O gerçekten akıllı, değil mi? - She's really smart, isn't she?

really
gerçekten mi

Gerçekten mi? Kitaplarını hep okuduğun, sevdiğin bir yazarın var mı? - Really? You have a favorite writer you always read?

Gerçekten mi? Onun evlenecek son kişi olduğunu düşünüyordum. - Really? I thought she'd be the last person to get married.

really
öyle mi

Gerçekten tam olarak öyle mi söyledin? - Did you just really say that?

Gerçekten öyle mi oldu? - Did it really happen like that?

really
mutlâka

Çatı mutlaka tamir edilmeli. - The roof is really in need of repair.

Çıkmadan mutlaka karnını doyurmalısın. - You really should eat before you leave.

really
kesin olarak

Hiçbir şeyi kesin olarak öngöremeyiz. - We cannot really predict anything.

Birinin kafasından neler geçtiğini kimse kesin olarak bilemez. - No one ever really knows what's going through someone else's head.

really
kesinlikle

Çok kibar olsa bile ona kesinlikle güvenmiyorum. - Even if he's very nice, I don't really trust him.

Bugün gerçekten sıcak, değil mi? Evet kesinlikle sıcak. - It's really hot today, isn't it? Yeah, it sure is.

really
cidden

En son yapmak zorunda kaldığın cidden zor şey neydi? - What was the last really difficult thing you had to do?

Biri koltuğun altından uzaktan kumandayı çıkarmama yardım edebilir mi? Cidden sıkışmış oraya. - Can someone help me fish out the remote from under the couch? It's really stuck in there.

really
gayet

Buradaki sistem gayet iyi çalışıyor. - The system here works really well.

really
aslında

O aslında gerçekten eğlenceliydi. - That was actually really fun.

Ben aslında geveze birisi değilimdir. Sadece sana anlatacak çok şeyim var. - I'm not really a talkative person. It's just that I have a lot of things to tell you.

really
hakikat

O hakikaten sıkıcı mıydı? - Was he really boring?

Ben gerçekten, hakikaten ona inanıyorum. - I really, truly believe that.

really
sahi mi

Sahi mi? Benim hobim çizgi roman okumaktır. - Really? My hobby is reading comics.

really
sahiden

Sahiden mi? Adam, şaka yapıyorsun değil mi? - Really?! Man, you're kidding right?

O sahiden akıllı, değil mi? - She's really smart, isn't she?

really
z. gerçekten
English - English
really
indicating affirmation, agreement
Favorites