Eve ulaştığında saat zaten on ikiydi.
- It was already twelve when he reached home.
Sen gelmeden önce ben zaten çıkmıştım.
- By the time you came back, I'd already left.
Halihazırda daha iyi hissediyorum.
- I already feel much better.
O zamana kadar çoktan ayrılmış olacağım.
- By that time I'll have already left.
Tuhaf değil mi? Biz çoktan varmış olmalıydık.
- Odd, isn't it? We should have already arrived.
Postacı önceden geldi mi?
- Has the mailman already come?
Tim'i bulamıyorum, o önceden gitti mi?
- I can't find Tim. Has he gone already?
Annesi işten eve zaten dönmüştü ve hazırlanmış akşam yemeğini yedi.
- His mother was already home from work and had supper prepared.
Zaten işte olman gerekmiyor mu?
- Shouldn't you be at work already?
Öğrenci tüm problemleri daha önce çözdü.
- The student has already solved all the problems.
Tom'un Mary'nin daha önce evli olduğunu bildiğinden şüpheliyim.
- I doubt that Tom knew that Mary was already married.
Fakat Pepperberg papağan ile çalışmanın daha şimdiden hayvanlara bakmanın şeklini değiştirdiğini söylüyor.
- But Pepperberg says working with the parrot has already changed the way of looking at animals.
Kısa eteklerin modası şimdiden bitti.
- Short skirts have already gone out of fashion.
Sanırım önceden bir bilet aldın.
- I suppose you've already bought a ticket.
Saat dokuz oldu bile.
- It is already nine o'clock.
Kuzenim halen dört yaşında.
- My cousin is already four years old.
Kaç yaşındasın? Ben halen 17 yaşındayım.
- How old are you? I'm already 17 years old.
Are you quitting already?.
Enough already! Be quiet already!.
It was already dusk, and the lamps were just being lighted as we paced up and down in front of Briony Lodge, waiting for the coming of its occupant. —Doyle.
... in Los Angeles. You've said you're already writing for the ...
... technology and communication already exists, and ...