act of leaving; something which is left; remainder, residue

listen to the pronunciation of act of leaving; something which is left; remainder, residue
Englisch - Türkisch

Definition von act of leaving; something which is left; remainder, residue im Englisch Türkisch wörterbuch

leaving
{i} ayrılma

O, ayrılmak üzereydi. - She was on the point of leaving.

En kısa sürede buradan ayrılmalıyız. - We should lose no time in leaving here.

leaving
(Bilgisayar) çıkılıyor
leaving
{i} artık
leaving
{f} ayrıl

Ne zaman ayrılıyorsunuz? - When are you leaving?

Evlerinden ayrılırlarken zaman kaybetmediler. - They lost no time in leaving their home.

leaving
terkederek
leaving
{i} bırakma

Tom okulu bırakmayı düşündü fakat onun aleyhinde karar verdi. - Tom considered leaving school, but decided against it.

Tom cinayet silahında parmak izlerini bırakmaktan kaçınmak için eldivenler giydi. - Tom wore gloves to avoid leaving his fingerprints on the murder weapon.

leaving
{i} terketme

Yağmur çiselemeye başladığında, evi terketmek üzereydim. - I was on the point of leaving home when a light rain started to fall.

Tom'un şu ana kadar karısını terketmeyi düşündüğünden şüpheliyim. - I doubt that Tom would ever consider leaving his wife.

Englisch - Englisch
{i} leaving
act of leaving; something which is left; remainder, residue
Favoriten