act of leaving; something which is left; remainder, residue

listen to the pronunciation of act of leaving; something which is left; remainder, residue
الإنجليزية - التركية

تعريف act of leaving; something which is left; remainder, residue في الإنجليزية التركية القاموس.

leaving
{i} ayrılma

Tom erken ayrılması için gayet iyi bir nedeni vardı. - Tom had a perfectly good reason for leaving early.

En kısa sürede buradan ayrılmalıyız. - We should lose no time in leaving here.

leaving
(Bilgisayar) çıkılıyor
leaving
{i} artık
leaving
{f} ayrıl

Muayene odasından tam ayrılırken doktor hoşça kal diyerek elini salladı. - Just as we were leaving the exam room the doctor waved his hand saying, 'bye-bye'.

Ne zaman ayrılıyorsunuz? - When are you leaving?

leaving
terkederek
leaving
{i} bırakma

Tom cinayet silahında parmak izlerini bırakmaktan kaçınmak için eldivenler giydi. - Tom wore gloves to avoid leaving his fingerprints on the murder weapon.

Tom Mary'yi yalnız bırakma fikrinden nefret etti fakat işe gitmek zorundaydı. - Tom hated the idea of leaving Mary alone, but he had to go to work.

leaving
{i} terketme

Yağmur çiselemeye başladığında, evi terketmek üzereydim. - I was on the point of leaving home when a light rain started to fall.

Tom'un şu ana kadar karısını terketmeyi düşündüğünden şüpheliyim. - I doubt that Tom would ever consider leaving his wife.

الإنجليزية - الإنجليزية
{i} leaving
act of leaving; something which is left; remainder, residue
المفضلات