başlama

listen to the pronunciation of başlama
Türkçe - İngilizce
{s} starting

Starting to save is the first step towards a secure retirement. - Tasarruf etmeye başlamak güvenli emekliliğe doğru ilk adımdır.

Are you seriously thinking about starting your own business? - Kendi işine başlamayı ciddi şekilde düşünüyor musun?

outbreak

A chain of events led to the outbreak of the war. - Bir dizi olay savaşın başlamasına yol açtı.

start

If the metal plate terminal of the game cassette is dirty it may be difficult for the game to start when the cassette is inserted into the game console. - Eğer oyun kasetinin metal plaka terminali pis ise oyun konsoluna kaset yerleştirildiğinde oyunun başlaması zor olabilir.

Tea and coffee helps to start the day. - Çay ve kahve, güne başlamaya yardımcı olur.

kickoff
beginning, start, commencement
initiation
inceptive
connecting
go off
beginning, start
commencing

The surgeon scrubbed thoroughly up to his elbows before commencing surgery. - Cerrah ameliyata başlamadan önce elini dirseklerine kadar iyice ovalayarak yıkadı.

launching
sole (used to resole a shoe)
onset
inception
throwoff
beginng
morning

Tom and I plan to start digging a well tomorrow morning. - Tom ve ben bir kuyu kazmaya başlamayı planlıyoruz.

We agreed to start early the next morning. - Ertesi sabah erken başlamayı kararlaştırdık.

setting
endlessness
begin

To be surprised, to wonder, is to begin to understand. - Şaşırmak, merak etmek, anlamaya başlamaktır.

Are you ready to begin? - Başlamaya hazır mısın?

commencement
attack
başlamak
commence
başlamak
begin

He gave us the signal to begin. - O, bize başlamak için sinyal verdi.

To be surprised, to wonder, is to begin to understand. - Şaşırmak, merak etmek, anlamaya başlamaktır.

başlamak
start

You'll have to start at once. - Derhal başlamak zorunda kalacaksın.

Whatever you're doing, starting off on the right foot is essential. - Ne yaparsan yap,doğru adımla başlamak kaçınılmazdır.

başlama vuruşu yapmak
kick off
başlama yeri
Starting Location
başlama belirten fiil
inchoative
başlama belirten fiil
inceptive verb
başlama ifade eden
inchoative
başlama izni
go ahead!
başlama işareti
cue
başlama vuruşu
kickoff
başlama çizgisine dizilmek
toe the line
başla
begin

I go into the store, and who do I see? An American friend, who immediately begins to tell me what has been going on with him since we last met. - Mağazaya gidiyorum ve kimi görüyorum? Onunla son kez buluştuğumuzdan beri kendisinde neler gittiğini bana hemen anlatmaya başlayan bir Amerikan arkadaşımı.

After one or two large factories have been built in or near a town, people come to find work, and soon an industrial area begins to develop. - Kasabada veya kasabanın yakınında bir veya iki büyük fabrika kurulduysa, insanlar iş bulmaya gider, ve yakında bir endüstriyel alan büyümeye başlar.

başlamak
(Hukuk) launch
resmen işe başlama töreni
(Ticaret) inauguration
başla
began

Next month it'll be five years since he began playing the violin. - Önümüzdeki ay keman çalmaya başlayalı beş yıl olacak.

He began his meal by drinking half a glass of ale. - Yarım bardak bira içerek yemeğine başladı.

başlamak
get going
başlamak
set in
başlamak
kick off
başlamak
to begin, to start, to commence, to come on, to enter into, to fall to, to get cracking; to originate; (göreve) to accede (to sth)
başlamak
set out
başlamak
turn to
başlamak
start off

There's nothing better than a good cup of coffee to start off the day. - Güne başlamak için güzel bir fincan kahveden daha iyi bir şey yoktur.

I quit my job and moved so I could start off with a clean slate. - Maziye sünger çekip yeniden başlamak için işimi bıraktım ve taşındım.

başlamak
began

We were about to start, when it began to rain. - Yağmur yağmaya başladığında biz başlamak üzereydik.

başlamak
proceed
başlamak
strike up

The student center is a good place to strike up conversations. - Öğrenci merkezi konuşmalara başlamak için iyi bir yer.

başlamak
get to

I want to get to work. - İşe başlamak istiyorum.

I have to get to work. - Çalışmaya başlamak zorundayım.

başlamak
{f} go
başlamak
enter
(futbol) başlama vuruşu
kickoff
başla
(Bilgisayar) run

They started running. - Onlar koşmaya başladılar.

The dog began to run. - Köpek koşmaya başladı.

başlamak
set about
başlamak
knuckle down
başlamak
ahead

The secret of getting ahead is getting started. - İlerlemenin sırrı başlamaktır.

başlamak
proceed to
başlamak
take

In order to lose weight, it is best to take up some sport. - Zayıflamak için en iyisi biraz spor aktivitesine başlamak.

It takes a lot of money to start a business. - Bir işe başlamak çok para gerektirir.

başlamak
set
başlamak
embark upon
başlamak
launch into
başlamak
set up
başlamak
(Kanun) embark on
spor başlama çizgisi
mark
spor başlama çizgisi
scratch
başlamak
{f} introduce
başla
{f} beginning

The beginning is the most important part of the work. - Başlangıç işin en önemli kısmıdır.

In the beginning God created the heaven and the earth. - Başlangıçta Tanrı göğü ve yeri yarattı.

başla
log on
başla
begun

The journey has just begun. - Yolculuk henüz başladı.

The War of 1812 had begun. - 1812 Savaşı başlamıştı.

başla
gotten start
başla
fall to
başla
go about

Now I must go about my work. - Şimdi işime başlamalıyım.

başla
strike up

The student center is a good place to strike up conversations. - Öğrenci merkezi konuşmalara başlamak için iyi bir yer.

başla
got start
başla
knuckle down
başla
set about

We got up early and set about cleaning our house. - Erken kalktık ve evimizi temizlemeye başladık.

I must set about that work without delay. - Gecikmeden o işe başlamalıyım.

başla
get start
başla
enter upon
başla
get down to

We must get down to our homework. - Biz ödevimize başlamalıyız.

It's time to work now. Let's get down to business. - Şimdi çalışma vakti. İşe başlayalım.

başla
commence

Commencement is typically the first or second Saturday in April. - Başlangıç genellikle nisan ayının birinci ya da ikinci cumartesisidir.

Tom's trial commenced three days later. - Tom'un davası üç gün sonra başladı.

başla
start off

There's nothing better than a good cup of coffee to start off the day. - Güne başlamak için güzel bir fincan kahveden daha iyi bir şey yoktur.

I quit my job and moved so I could start off with a clean slate. - Maziye sünger çekip yeniden başlamak için işimi bıraktım ve taşındım.

başla
went about
başla
got down to
başlamak
undertake
başlamak
originate
başlamak
initiate
başlamak
enter on
başlamak
get under way
başlamak
fall to
başlamak
come into
başlamak
come

Even if he doesn't come, we'll have to begin. - O gelmese bile, biz başlamak zorunda kalacağız.

You shouldn't have come here to begin with. - Birlikte başlamak için buraya gelmemeliydin.

başlamak
enter into
başlamak
take up

In order to lose weight, it is best to take up some sport. - Zayıflamak için en iyisi biraz spor aktivitesine başlamak.

başlamak
go ahead
başlamak
get at
Başlamak
get started

Now if you don't mind, I'd like to get started. - Şimdi sakıncası yoksa başlamak istiyorum.

I can hardly wait to get started. - Başlamak için sabırsızlanıyorum.

başla
log#on
başlamak
start from
başlamak
kick on
göreve başlama
inauguration
konuşmaya başlama
start talking
ava başlama
throwoff
başlamak
knitting to cast on
başlamak
go off
başlamak
launch out into
başlamak
open
başlamak
launch out
başlamak
come on

Come on in. We're just about to get started. - İçeri gelin. Başlamak üzereyiz.

başlamak
lay down
başlamak
knuckle down to
başlamak
get

Now if you don't mind, I'd like to get started. - Şimdi sakıncası yoksa başlamak istiyorum.

I'd like to get started right away. - Hemen başlamak istiyorum.

başlamak
enter upon
başlamak
get a move on
başlamak
inaugurate
başlamak
to begin, start, commence
başlamak
auspicate
başlamak
lead off
başlamak
strike in
başlamak
cut along
başlamak
set to
başlamak
approach
başlamak
fall
başlamak
start in

We'll be ready to start in a few minutes. - Birkaç dakika içinde başlamak için hazır olacağız.

dip sarım başlama devri
underwinding starting speed
en son işe başlama tarihi
latest start date
erken başlama günü
early start time
erken başlama tarihi
(İnşaat) early start date
gelirim başlama anı
(Havacılık) beginning of stress
geç başlama tarihi
(İnşaat) late start date
golfte başlama vuruşu hakkı
honor
golfte başlama vuruşu hakkı
honour [Brit.]
havlamaya başlama
(av köpeği) challenge
muhasamatın başlama saati
(Askeri) seaborne assault landing hour; specific time an operation or exercise begins
yeniden başlama
a fresh start
yeniden başlama veya devam etme
(Hukuk) resumption
Türkçe - Türkçe
Başlamak işi
(Osmanlı Dönemi) BEDV
(Osmanlı Dönemi) TASDİR
(Osmanlı Dönemi) İNDİFA
(Osmanlı Dönemi) İSTİFRA'
başlama meridyeni
Boylamların hesabında başlangıç olarak kabul edilen meridyen
başlama vuruşu
Futbolda oyuna ilk başlamada veya her golden sonra topu santrada yeniden oyuna sokmada yapılan vuruş
Başlamak
girmek
Başlamak
tutmak
Başlamak
almak
Başlamak
(Osmanlı Dönemi) TEBEDDÜ'
başlamak
Olmak, oluşmak, ortaya çıkmak, doğmak
başlamak
Hoş olmayan bir davranışa koyulmak: "Etraftaki çocuklar gene arsızlanmaya başladılar."- O. C. Kaygılı
başlamak
Bir işe girişmek, harekete geçmek
başlamak
Çalışır, işler, yürür duruma girmek
başlamak
Etkisini gösterme
başlamak
Etkisini gösterme: "Kış başlarken yapraklar döküldü."- C. Uçuk
başlamak
Hoş olmayan bir davranışa koyulmak
başlamak
Görünmek: "Kasabanın kenar mahallelerinden sonra bir mezarlık başlardı."- S. F. Abasıyanık
başlamak
Olmak, oluşmak, ortaya çıkmak, doğmak: "Şiirimiz milletimizin Anadolu'daki teşekkülü ile başlar."- Y. K. Beyatlı
başlamak
Görünmek
başlamak
Bir işe girişmek, harekete geçmek: "Şairliğe on sekiz yaşında gazel ve rubailerle başlamıştı."- H. Taner. Çalışır, işler, yürür duruma girmek: "Bundan başka, evlenme hayatı da oldukça başarılı başladı."- H. E. Adıvar
başlama