What's beside the desk?
- Masanın yanındaki ne?
The mother lay beside her baby on the bed.
- Anne bebeğinin yanında yatakta yatıyordu.
The hardware store is near the park.
- Hırdavatçı dükkanı parkın yanındadır.
It's nice sitting alongside a hot fireplace.
- Sıcak bir şöminenin yanında oturmak hoştur.
There is a man by the side of the pond.
- Göletin yanında bir adam var.
There are a few shops next to my house.
- Evimin yanında birkaç dükkân var.
Mr Johnson's house is next to my house.
- Bay Johnson'ın evi evimin yanındadır.
He had only one hundred yen with him.
- Yanında sadece 100 yeni vardı.
Unfortunately she only had five dollars with her.
- Ne yazık ki yanında sadece beş dolar vardı.
Tom sat next Mary, holding her hand.
- Tom Mary'nin yanında onun elinden tutarak oturdu.
The boy who she brought with her was very handsome.
- Onun yanında getirdiği çocuk çok yakışıklıydı.
The lake was adjacent to his house.
- Evinin yanında göl vardı.
Mr Johnson's house is next to my house.
- Bay Johnson'ın evi evimin yanındadır.
Cleanliness is next to godliness.
- Temizlik, dindarlığın yanındadır.
Bring along something to read.
- Yanında okuyacak bir şey getir.
Bring along your friend.
- Arkadaşını yanında getir.
I passed by your house about 10 last night.
- Dün gece saat onda evinizin yanından geçtim.
If I were you, I would not have asked him about it.
- Senin yanında olsaydım o konuyu ona sormazdım.
Tom crouched down next to Mary behind the car.
- Tom arabanın arkasında Mary'nin yanında çömeldi.
Tom spent the night in the small cabin near the lake.
- Tom bütün geceyi gölün yanında küçük bir kabinde geçirdi.
There are some shops near my house.
- Evimin yanında birkaç dükkân var.
Tom spent the night in the small cabin near the lake.
- Tom bütün geceyi gölün yanında küçük bir kabinde geçirdi.
There was a big fire near my house last night.
- Dün gece evimin yanında büyük bir yangın vardı.
The problem is that Tom doesn't want to sit near Mary.
- Sorun Tom'un Mary'nin yanında oturmak istememesidir.
The problem is that Tom doesn't want to sit next to Mary.
- Sorun Tom'un Mary'nin yanında oturmak istememesidir.
Next to him, I'm the fastest runner in our class.
- Onun yanında, ben bizim sınıfta en hızlı koşucuyum.
Wherever you go, you see a lot of bicycles left on sidewalks near stations.
- Nereye giderseniz gidin, istasyonların yanında kaldırımlar üstünde bırakılmış çok sayıda bisiklet görürsünüz.
You're by my side; everything's fine now.
- Yanımdasın; şimdi her şey iyi.
Besides that, unemployment is increasing.
- Bunun yanında işşizlik artıyor.
This paragraph is well written, but there is a mistake in the last sentence.
- Bu paragraf iyi yazılmış ama son cümlede bir yanlışlık var.
The darkest place is under the candlestick.
- Çıra dibine kör yanar.
The accident took place near his home.
- Kaza onun evinin yanında gerçekleşti.
A party will be held next Saturday, that is to say, on August 25th.
- Gelecek Cumartesi, yani 25 Ağustos'ta bir parti düzenlenecek.
The house next door is a bit loud. I wonder if they're throwing a party.
- Yandaki ev biraz gürültülü. Onların parti yapıp yapmadıklarını merak ediyorum.
We hurried in the direction of the fire.
- Yangın istikametinde koşturduk.
By mistake I boarded a train going in the opposite direction.
- Yanlışlıkla ters yöne giden bir trene bindim.
A party will be held next Saturday, that is to say, on August 25th.
- Gelecek Cumartesi, yani 25 Ağustos'ta bir parti düzenlenecek.
What is the hard part of learning Japanese?
- Japonca öğrenmenin zor yanı nedir?
Tom looked sideways at Mary.
- Tom yanlamasına Mary'ye baktı.
He edged sideways through the crowd.
- O, kalabalığa yanlamasına sokuldu.
Please put the table next to the wall.
- Lütfen masayı duvarın yanına koy.
I was robbed of my wallet by the man sitting next to me.
- Yanımda oturan adam tarafından cüzdanım soyuldu.
The fire burned up brightly.
- Ateş parlak bir şekilde yandı.
Both buildings burned down.
- Her iki bina da yandı.
The two houses stand side by side.
- İki ev yan yana durur.
We walked along side by side.
- Biz yan yana yürüdük.
The neighbours have been banging about next door all morning.
- Yan komşular sabahtan beri gürültü yapıyor.
I'll leave a key with my next-door neighbour in case you get here before I do.
- Buraya gelmeden önce buraya gelme ihtimaline karşı, yanımdaki kapı komşuma bir anahtar bırakacağım.
The sentence has got too long again. Then just take out a few of the subordinate clauses.
- Cümle tekrar uzun sürdü. O zaman birkaç yan cümleyi çokarın.
According to some experts the spoken language uses few subordinate clauses.
- Bazı uzmanlara göre, konuşulan dil çok az sayıda yan cümleler kullanır.