We won't tolerate any looting.
- Herhangi bir yağmalamaya katlanmayacağız.
Looting, raping, and plundering are common during wartime.
- Yağma, tecavüz ve talan, savaş sırasında yaygındır.
Looting, raping, and plundering are common during wartime.
- Yağma, tecavüz ve talan, savaş sırasında yaygındır.
Looters stole ancient artifacts from the tomb.
- Yağmacılar mezardan antik eserler çaldı.
Looting, raping, and plundering are common during wartime.
- Yağma, tecavüz ve talan, savaş sırasında yaygındır.
The barbarians raped and pillaged our city.
- Barbarla saldırdı ve şehrimizi yağmaladı.
The Huns pillaged the village and burned it to the ground.
- Hunlar köyü yağmaladılar ve onu yakıp kül ettiler.
The massacre in Norway and the recent rebellion and the booty in England, are dreadful in consideration of the circumstances that the world drifted into.
- Norveç'te yaşanan katliam ve son günlerde İngiltere'deki ayaklanma ve yağma, dünyanın içine sürüklendiği durum itibarı ile dehşet vericidir.
It looks like it will start pouring any second now. Better take an umbrella.
- Her an yağmaya başlayacak gibi. En iyisi şemsiye almak.
It's just started snowing.
- Az önce kar yağmaya başladı.
Although it is snowing, I must go.
- Kara yağmasına rağmen, gitmek zorundayım.
4. Heat the sesame oil in the wok and melt the butter.
- 4. Susam yağını wokta ısıtın ve tereyağını eritin.
Oil and water don't blend.
- Su ve yağ birbirine karışmaz.
This is a rather fatty cut of meat.
- Bu oldukça yağlı bir et parçası.
I don't like a fat diet.
- Yağlı bir diyeti sevmiyorum.
The machine was clogged with grease.
- Makine, yağdan tıkanmış.
It has been raining since Sunday.
- Pazardan beri yağmur yağmaktadır.
It's about to rain; bring in the clothes.
- Yağmur yağmak üzere; giysileri getir.
Imitation is the sincerest form of flattery.
- Taklit en samimi yağcılık biçimidir.
Flattery won't get you anything.
- Yağcılık sana hiçbir şey getirmeyecek.