Memleketim Bolu'da patates aromalı köy ekmeği yedim.
- I ate potato flavoured village bread in my hometown, Bolu.
Erkek kardeşim küçük bir köyde yaşıyor.
- My brother lives in a small village.
Volkanik patlama köyü tehdit etti.
- The volcanic eruption threatened the village.
Benim köyümde, bir dere üzerinde küçük, dar bir yaya köprüsü vardır.
- In my village, there is a small, narrow footbridge over a brook.
Köylülere yiyecek sağladılar.
- They supplied the villagers with food.
Kurt, kurt diye çocuk bağırdı! ve köylüler ona yardım etmek için dışarı çıktılar.
- The boy cried Wolf, wolf! and the villagers came out to help him.
McLuhan believes that the world is rapidly becoming a global village, in which mankind communicates in a supermodern version of the way tribal societies were once related.
... Village already suffered something ...
... First, the local village should have consensus. ...