Böyle uluslararası birleşme harika sonuçlar doğurdu.
- Such international cooperation produced great results.
Bu ülkeyi yine ulu yapmak için ileri görüşlü bir öndere ihtiyacımız var.
- We need a forward-looking leader to make this country great again.
Muhteşem bir yardımcısın.
- You've been a great help.
Tom ekranda ne oynarsa oynasın, muhteşem görünüyor.
- No matter what he plays on the screen, Tom looks great.
Bu pilavın harika tadı var.
- This pilaf tastes great!
Sonunda harika bir çözüm buldum.
- I finally came up with a great idea.
Cılız bir kıvılcım kocaman bir aleve dönüşebilir.
- A tiny spark may become a great flame.
Kocasının hastalığı ona büyük endişeye yol açtı.
- Her husband's illness caused her great anxiety.
O, onların torun oğlu doğmadan önce kanserin kocasını öldüreceğinden korkuyordu.
- She feared cancer would kill her husband before their great-grandson was born.
Bu, çok önemli bir konu.
- This is a matter of great importance.
O çok önemli bir adam.
- He is a man of great importance.
O kayakta çok iyidir.
- She is great at skiing.
Bob ve ben çok iyi arkadaşlarız.
- Bob and I are great friends.
Zaman müthiş bir öğretmendir, ama ne yazık ki tüm öğrencilerini öldürür.
- Time is a great teacher, but unfortunately it kills all its pupils.
Bu müthiş bir fırsat.
- It's a great opportunity.
Senin harika yeteneğin var. Sen gerçekten yeteneklisin.
- You have great talent. You are truly gifted.
İstasyonda biletimi bulurken büyük zorluk yaşadım.
- I had great difficulty in finding my ticket at the station.
İngiltere ve İskoçya, 1 Mayıs 1707'de birleşti ve Büyük Britanya Krallığı'nı oluşturdu.
- England and Scotland were unified on May 1, 1707, to form the Kingdom of Great Britain.
İyi sağlık büyük bir nimettir.
- Good health is a great blessing.
Sadece en iyi malzemeleri kullanmak için büyük özen gösterilmiştir.
- Great care has been taken to use only the finest ingredients.
Alexander the Great.