I do not doubt that he is sincere. - Onun samimi olduğundan şüphem yok.

Please accept my sincere apologies. - Lütfen benim samimi özürlerimi kabul edin.

She frankly admitted her guilt. - O, samimi olarak suçunu itiraf etti.

The staff exchanged frank opinions in the meeting. - Personel toplantıda samimi bir görüş alışverişinde bulunmuştur.

Let's be candid for a moment. - Bir an için samimi olalım.

I wish to be candid with you. - Seninle samimi olmak istiyorum.

We're intimate friends. - Biz samimi arkadaşlarız.

Tom didn't want to be intimate with Mary before marriage. - Tom evlenmeden önce Mary ile samimi olmak istemiyordu.

A lot of warm words were said. - Bir sürü samimi sözler söylendi.

It was a warm, friendly meeting. - O sıcak, samimi bir toplantı oldu.

Tom seems to be a friendly person. - Tom samimi bir insan gibi görünüyor.

Tom is friendly with Mary. - Tom Mary ile samimidir.

I'll have to talk to my daughter about things heart-to-heart. - Bir şeyler hakkında kızımla samimi olarak konuşmak zorunda kalacağım.

Tom was incredibly forthright and honest. - Tom inanılmaz derecede samimi ve dürüsttü.

I couldn't help smiling at her childlike frankness. - Onun çocuksu samimiyetine gülmekten kendimi alamadım.

They refused to talk to me in spite of my earnest request. - En samimi talebime rağmen, benimle konuşmayı reddettiler.

He is a very earnest person. - O çok samimi bir kişi.

I love the genuine smiles! - Ben samimi gülümsemeleri severim!

How close are you to them? - Onlarla ne kadar samimisiniz?

She has very few close friends. - Çok az sayıda samimi arkadaşı var.

We talked quite frankly. - Biz oldukça samimi olarak konuştuk.

She frankly admitted her guilt. - O, samimi olarak suçunu itiraf etti.

Tom seemed really sincere. - Tom gerçekten samimi görünüyordu.

Everybody was really friendly. - Herkes gerçekten samimiydi.