Lütfen değerli şeyleri burada bırakmayın.
- Please don't leave valuable things here.
Diğerleri hakkında kötü şeyler söyleme.
- Don't say bad things about others.
Bunlar senin eşyaların mı?
- Are these your things?
Lütfen eşyalarımı oldukları gibi bırakın.
- Please leave my things as they are.
Bütün bu şeyi planlayan kişi sen miydin?
- Were you the one who planned this whole thing?
Böyle bir şey olacak son kişi olduğunuzu düşündüm.
- I thought you'd be the last person to do such a thing.
Biz olaylara kızmamalıyız: onlar hiç umursamıyor.
- We must not get angry at things: they don't care at all.
Olayları gerçekten oldukları gibi görmeye çalış.
- Try to see things as they really are.
Eğer su olmasa canlılar yaşayamaz.
- If it were not for water, no living things could live.
Tüm canlılar varlığın tek zincirine bağlıdırlar.
- All living things are connected in one chain of being.
İnsanlar sevilmek, nesneler ise kullanılmak için yaratılmıştı. Dünya kaos içinde, çünkü her şey karşıt.
- People were created to be loved, things were created to be used. The world is in chaos, because everything is opposite.
Ben nesneleri sınıflandırmada iyi değilim.
- I'm not good at classifying things.
İhtiyaç duymadığım pek çok şeyim var.
- I have so many things I don't need.
Çocukların çok şeye ihtiyacı var, ancak her şeyden önce sevgiye ihtiyaçları var.
- Children need many things, but above all they need love.
Çeşitli şeyler hakkında konuştuk.
- We talked about various things.
Profesör Brown konuları çok iyi açıklıyor.
- Professor Brown explains things very well.
Kimse bir defada iki şeyi yapamaz.
- Nobody can do two things at once.
Kimse eşyanın nasıl yapıldığını açıklayamadı.
- Nobody could explain how the thing was made.
The thing is, I don't have any money.