Tom is a man of absolute sincerity.
- Tom mutlak bir dürüstlük insanıdır.
He has absolute power.
- Onun mutlak gücü var.
Tom is a man of absolute sincerity.
- Tom mutlak bir dürüstlük insanıdır.
He has absolute power.
- Onun mutlak gücü var.
It was an utter disaster.
- O mutlak bir felaketti.
It was a complete and utter waste of time.
- O tam ve mutlak bir zaman kaybıydı.
He is certain to win the game.
- O, oyunu mutlaka kazanacak.
Now that you are in Italy, you must absolutely see Naples.
- Şimdi İtalya'da olduğuna göre mutlaka Napoli'yi görmelisin.
I suggest you to go absolutely on a trip to Ferrara and Ravenna.
- Mutlaka Ferrara ve Ravenna'ya bir gezi yapmanı öneririm.
Be sure to come here by five.
- Saat beşe kadar mutlaka burada olun.
Be sure to come at 3.
- Saat üçte mutlaka gel.
The dictator had the absolute loyalty of all his aides.
- Diktatörün tüm yardımcıları ile ilgili mutlak sadakatı vardı.
Don't tell her anything except the absolute truth.
- Ona mutlak hakikat dışında hiçbir şey söyleme.
Absolute zero is the lowest possible temperature.
- Mutlak sıfır, mümkün olan en düşük sıcaklıktır.