Şu an nerede olduğunu bilmek istiyorum.
- I want to know where you are now.
Nereye gittiğimizi bilmek için bazen geriye bakmalıyız.
- Sometimes we need to look back to know where we are going to.
Tom Mary'yi daha iyi tanımak istiyor.
- Tom wants to get to know Mary better.
Tom Mary'yi çocukluğundan beri tanımaktadır.
- Tom has known Mary since childhood.
Formülleri ezberlemek yeterli değil. Onların nasıl kullanılacağını bilmen gerek.
- It's not enough to memorize the formulas. You need to know how to use them.
Dil öğrenmenin en zor kısmı kelime bilgisini ezberlemektir.
- The hardest part of learning a language is knowing the vocabulary by heart.
Mahjong oynamayı biliyor musun?
- Do you know how to play mahjong?
Babanın nereye gittiğini biliyor musun?
- Do you know where your father went?
Biliyorum, anlamak zor.
- I know it's hard to understand.
Onların kızgın olduğunu anlamak için Fransızca anlamama gerek yoktu.
- I didn't need to understand French to know that they were angry.
Seni güvende olacağın bir yere götürmek istiyorum.
- I want to get you someplace where I know you'll be safe.
Onu görmek istediğini Tom'un öğrenmesine izin vereceğim.
- I'll let Tom know you want to see him.
Tom'un seni görmekten hoşlanacağını biliyorum.
- I know Tom would love to see you.
Tom, Mary'nin nerede yaşamak istediğini bilmiyor.
- Tom doesn't know where Mary wants to live.
Tom yaşamak için uzun zamanı olmadığını biliyor.
- Tom knows he doesn't have long to live.
Mahjong oynamayı biliyor musun?
- Do you know how to play mahjong?
Satranç oynamayı biliyor musun?
- Do you know how to play chess?
Onlar, Tom'un gençliğinde hangi zorlukları yaşadığını bilmiyorlar.
- They don't know what difficulties Tom went through in his youth.
Tom Bostonda yaşayan bir adam tanıyor.
- Tom knows a man who lives in Boston.
Tom, Mary'nin yaz tatilini nerede geçirmek istediğini bilmiyordu.
- Tom didn't know where Mary wanted to spend her summer vacation.
Gerçekten ihtiyacım olan şey, uzun zamandır tanıdığım en iyi arkadaşlarım Tom ve Mary ile biraz zaman geçirmekti.
- What I really needed was to spend a bit of time with my best mates Tom and Mary, who I've known for ages.
And it ain't no use in a-turning on yer light babe: the light I never knowed.
I know your mother, but I’ve never met your father.
I won’t lend you any money. You would never pay me back; I know you.
And Adam knew Eve his wife; and she conceived, and bare Cain, and said, I have gotten a man from the LORD.
She knows chemistry better than anybody else.
Do you know that Michelle and Jack are getting divorced? ― Yes, I know.
You are old enough to know better.
- You're old enough to know better.
I am glad to know you.
- I'm glad to know you.