Sami and Layla's encounters were limited to their workplace.
- Sami ve Leyla'nın karşılaşmaları işyerleri ile sınırlıydı.
We haven't encountered any new problems.
- Yeni bir sorunla karşılaşmadık.
He took part in the athletic meeting.
- O, atletizm karşılaşmasına katıldı.
I took part in the athletic meeting.
- Ben, atletizm karşılaşmalarına katıldım.
Our meeting was quite accidental.
- Karşılaşmamız oldukça raslantıydı.
I took part in the athletic meeting.
- Ben, atletizm karşılaşmalarına katıldım.
It's always disappointing when you lose a match on penalties.
- Karşılaşmayı penaltılarda kaybetmen daima hayal kırıklığına uğratıyor.
As I entered the coffee shop, I found two young men watching a wrestling match on television.
- Kafeye girdiğim gibi televizyonda güreş karşılaşması izleyen iki genç erkek gördüm.
The game will be held even if it rains.
- Yağmur yağsa bile karşılaşma yapılır.
How lucky to meet you here.
- Seninle burada karşılaşmak ne şans.
I felt as if he shrank from meeting me.
- Sanki onun benimle karşılaşmaktan çekindiğini hissettim.
What kind of animals are you most afraid to encounter?
- En çok hangi tür hayvanlarla karşılaşmaktan korkarsınız?
Women and girls would cross over the street rather than meet him.
- Kadınlar ve kızlar onunla karşılaşmaktansa caddeyi geçmeyi tercih ederler.
I wish I wouldn't have to meet you again.
- Keşke seninle tekrar karşılaşmak zorunda olmasam.
I don't want to run into him.
- Ben onunla karşılaşmak istemiyorum.