Bir gökkuşağı gökyüzünde yedi renkli kemerdir.
- A rainbow is a seven-colour arch in the sky.
Yolda büyük bir kemer var.
- There is a huge arch over the road.
En tuhaf şey onun en büyük düşmanını kaçılmaz bir ölümden kurtarmış olmasıdır.
- The strangest thing is that he saved his arch enemy from an unavoidable death.
O şimdiye kadar yaşamış en büyük mimar.
- He is the greatest architect that has ever lived.
Her erkeğin işi, ister edebi ya da müzik ya da bir resim ya da mimari ya da başka bir şey olsun, her zaman kendisinin bir portresidir.
- Every man's work, whether it be literature or music or a picture or architecture or anything else, is always a portrait of himself.
Tom mimariyi dünyadaki başka her şeyden daha çok seviyor.
- Tom loves architecture more than anything else in the world.
Hiç arkoloji eğitimi yaptın mı?
- Have you ever studied archeology?
O bir arkeologun asistanıdır.
- He is an archeologist's assistant.
Butan'ın milli sporu okçuluktur ve yarışmalar düzenli olarak çoğu şehirlerde düzenlenir.
- Bhutan's national sport is archery, and contests are regularly organized in most towns.
Bay Sato hafta sonlarında okçuluk çalışması yapar.
- Mr. Sato practices archery on weekends.
archenemy.
The man is my arch rival, without him I would have no competition.
I attempted to hide my emotions, but an arch remark escaped my lips.
The cat arched its back.
Marianne was surprised and confused, yet she could not help smiling at the quiet archness of his manner.
My grandpa was an archeologist.
- My grandfather was an archaeologist.
That is an archaic expression.
- That's an archaic expression.