an old small silver spanish coin

listen to the pronunciation of an old small silver spanish coin
Английский Язык - Турецкий язык

Определение an old small silver spanish coin в Английский Язык Турецкий язык словарь

real
{s} gerçek

Dorenda gerçekten iyi bir kızdır, o kurabiyelerini benimle paylaşıyor. - Dorenda really is a nice girl. She shares her cookies with me.

O gerçekten akıllı, değil mi? - She's really smart, isn't she?

real
{s} hakiki

Hakiki kadınların kıvrımları vardır. - Real women have curves.

Sen hiç hakiki Macar tas kebabı yedin mi? Hayır ama gerçekten yemek istiyorum. - Have you ever had genuine Hungarian goulash? No, but I'd really like to.

real
{s} reel

x bir reel sayı olmak üzere, x² + kx - 3k > 0 eşitsizliğinde k sabitinin alabileceği değer aralığını bulunuz. - Determine the range of values of the constant k to which the quadratic inequality x² + kx - 3k > 0 holds for any real value of x.

Fiyat artışları reel ve nominal büyüme oranları arasındaki farkı açıklar. - Price increases explain the difference between the real and nominal growth rates.

real
{s} asıl

Okuyucular, röportajların asıl hedefidir. - The readers are the real target of interviews.

Sınavlar eğitimin asıl amacına müdahale eder. - Examinations interfere with the real purpose of education.

real
real property mülk
real
gerçekten çok

Sen Fransa'dayken seni gerçekten çok özlemiştim. - I really missed you when you were in France.

Tatoeba gerçekten çok dilli. Bütün diller birbirine bağlıdır. - Tatoeba is really multilingual. All the languages are interconnected.

real
the real thing esaslı şey
real
(isim) real [fin.]
real
mülk
real
{s} etkin
real
{s} sabit

x bir reel sayı olmak üzere, x² + kx - 3k > 0 eşitsizliğinde k sabitinin alabileceği değer aralığını bulunuz. - Determine the range of values of the constant k to which the quadratic inequality x² + kx - 3k > 0 holds for any real value of x.

real
has

O, yeni pantolon askısı hakkında gerçekten hassas. - She's really touchy about her new braces.

Mary gerçekten hasta değil. Numara yapıyor. - Mary isn't really sick. She's faking it.

real
sahici
real
real image gerçek gürüntü
real
{s} asıl: the real problem asıl sorun. his real aim onun asıl amacı
real
gerçekten

O gerçekten akıllı, değil mi? - She's really smart, isn't she?

Dorenda gerçekten iyi bir kızdır, o kurabiyelerini benimle paylaşıyor. - Dorenda really is a nice girl. She shares her cookies with me.

real
(zarf) gerçekten, sahiden, cidden
real
{s} aktif
Английский Язык - Английский Язык
real
real-
an old small silver spanish coin

    Расстановка переносов

    an old small sil·ver Span·ish coin

    Турецкое произношение

    ın ōld smôl sîlvır spänîş koyn

    Произношение

    /ən ˈōld ˈsmôl ˈsəlvər ˈspanəsʜ ˈkoin/ /ən ˈoʊld ˈsmɔːl ˈsɪlvɜr ˈspænɪʃ ˈkɔɪn/
Избранное