alışkın

listen to the pronunciation of alışkın
Турецкий язык - Английский Язык
{s} accustomed

He's accustomed to traveling. - O, seyahat etmeye alışkındır.

Tom was accustomed to being on his own. - Tom yalnız başına olmaya alışkındı.

used to

What time are you used to going to bed? - Ne zaman yatmaya alışkınsın?

I'm used to keeping early hours. - Erken kalkmaya alışkınım.

trained
used (to), accustomed (to)
used

I'm used to keeping early hours. - Erken kalkmaya alışkınım.

I'm used to getting up early. - Erken kalkmaya alışkınım.

used (to)
home

We're used to not being home. - Biz evde olmaya alışkın değiliz.

She is accustomed to doing her homework before dinner. - O, ev ödevini akşam yemeğinden önce yapmaya alışkındır.

accustom

Tom was accustomed to being on his own. - Tom yalnız başına olmaya alışkındı.

I'm accustomed to getting up early. - Erken kalkmaya alışkınım.

alışkın olmak
be used to
alışkın olarak
familiarly
alışkın olmak
be accustomed doing smth
alışkın olmak
to be used to
alışkın olmak
be accustomed to do smth
alışkın olmak
used to
denize alışkın olmayan
freshwater
alışkın olmak
(deyim) keep one's hand in
alışkın olmak
(deyim) get one's hand in
denize alışkın
seafaring
her türlü yürüyüşe alışkın
(at) thoroughpaced
Турецкий язык - Турецкий язык
Bir şeye veya bir şey yapmaya alışmış olan
alışkan
(Hukuk) BAHAİ
alışkın
Избранное