need teriminin İngilizce Türkçe sözlükte anlamı
- ihtiyaç duymak
- {i} gerek
Altı yaşında o, daktiloyu kullanmayı öğrendi ve öğretmenine el ile yazmayı öğrenmesine gerek kalmadığını söyledi.
- At the age of six he had learned to use the typewriter and told the teacher that he did not need to learn to write by hand.
Uygun bir güvenlik duvarı sistemiyle bu sunucuyu yapılandırmam gerekiyor.
- I need to configure this server with an appropriate firewall system.
- ihtiyaç
O, kahrolası aşk sözlerine ihtiyaç duyuyordu.
- She needed fuckin' words of love.
Büyük bir ordu ve donanmaya ihtiyaç olacaktı.
- A large army and navy would be needed.
- gereksinim
Fabrikamızın birçok makineye gereksinimi var.
- Our factory needs a lot of machinery.
Müşterilerimizin istek ve gereksinimlerini karşılamayı amaçlıyoruz.
- We aim to satisfy our customers' wants and needs.
- fakirlik zaruret
- {i} lüzum
- (İnşaat) ihtiyaç olmak
- {i} muhtaçlık
- {f} muhtaç olmak
- {f} ihtiyaç duy
O, kahrolası aşk sözlerine ihtiyaç duyuyordu.
- She needed fuckin' words of love.
Ne kadar yaşlanırsanız, uykuya o kadar az ihtiyaç duyarsınız.
- The older you get, the less sleep you need.
- -e ihtiyacı olmak
- {f} gerekmek
Dünya'nın petrol yerine yeni enerji kaynakları geliştirmesi gerekmektedir.
- The world needs to develop new energy sources in place of oil.
Bizim karşılıklı sorunumuza bir çözüm bulmak için birlikte çalışmamız gerekmektedir.
- We need to work together to find a solution to our mutual problem.
- {i} 1. gereksinim, gereksinme, ihtiyaç; gerek, gereklik, gereklilik, lüzum: What are your needs? İhtiyaçlarınız nedir? a need for money para
- {f} ihtiyacı olmak
Fakir olmak az şeye sahip olmak değil fakat çok şeye ihtiyacı olmaktır.
- To be poor is not to have little, but to need much.
- {i} yoksulluk
- ihtiyaç duyma
Sakalı var ve bu yüzden traş olmaya ihtiyaç duymaz.
- He has a beard, and therefore he doesn't need to shave.
Tom ihtiyaç duymadığı birkaç şey satın aldı.
- Tom bought a few things he didn't need.
- ihtiyaç hissetmek
- gerekirse
Gitmem gerekirse kendim giderim.
- I'll go myself if I need to.
Tom gerekirse bilgisayarımı kullanabilir.
- Tom may use my computer if he needs to.
- -e ihtiyaç duymak
- gereksinmek
- gereksinim duymak
- -mali
- -meli
- -mesi gerekmek
- gereksemek istemek
- need ihtiyaç duy
- yolsuzluk
- gereksinim, gereksinme, ihtiyaç; gerek, gereklik, gereklilik, lüzum: What are your needs? İhtiyaçlarınız nedir? a need for money para
- (Askeri) GEREKSİNME, İHTİYAÇ
- {f} gereksin
Fabrikamızın birçok makineye gereksinimi var.
- Our factory needs a lot of machinery.
Sanırım benim yardımıma gereksinimin var.
- I think you need my help.
- lâzım olmak if need be icabında
- gereklik
- eksiklik
- gerektirmek
- gerekli olmak
- gerek duymak
- need to
- -e mecbur olmak
- need a pee
- çişi gelmek
- need arousal
- (Pisikoloji, Ruhbilim) ihtiyaç uyandırma
- need attention
- ilgiye muhtaç olmak
- need attention
- ilgi istemek
- need back up
- takviye lazım
- need daycare
- (Bilgisayar) günlük bakım gerekir
- need expertise
- uzmanlık gerektirmek
- need expertise
- uzmanlık istemek
- need for approval
- (Pisikoloji, Ruhbilim) onaylanma ihtiyacı
- need for closure
- (Pisikoloji, Ruhbilim) kapatma ihtiyacı
- need for cognition
- (Pisikoloji, Ruhbilim) biliş ihtiyacı
- need for personnel
- (Ticaret) eleman ihtiyacı
- need for punishment
- (Pisikoloji, Ruhbilim) cezalandırılma ihtiyacı
- need of performance
- (Pisikoloji, Ruhbilim) performans ihtiyacı
- need one's testimony
- tanıklığına gerek duymak
- need one's testimony
- tanıklığına gerek duyulmak
- need recognition
- (Ticaret) ihtiyaç belirleme
- need refining value
- (Bilgisayar) ayrıntılı değer gerekli
- need somebody's help
- birine işi düşmek
- need time
- zamana ihtiyacı olmak
- need to
- lazım olmak
- need to
- zorunda olmak
- need to do
- gereği hissetmek
- need to know
- bilmeliyim
- need to peepee
- çişi gelmek
- need to sleep
- uykusu olmak
- need to sleep
- uykusu gelmek
- need to urinate
- sıkışmak
- need to use the loo
- tuvalet ihtiyacı
- need toilet
- çok sıkışmak
- need toilet
- tuvalete gitmek istemek
- need toilet
- tuvaleti gelmek
- need a hand
- yardıma ihtiyaç duymak
- need blind
- gerek kör
- need for action
- eylem için ihtiyaç
- need for speed
- hız ihtiyacı
- need head examine
- kendine gelmelisin
- need help
- yardıma ihtiyacı var
Onlardan bazılarının yardıma ihtiyacı var.
- Some of them need help.
Sizden birinin yardıma ihtiyacı var mı?
- Do any of you need help?
- need-to-know
- Bilinmesi gerekenler
- need for achievement
- (Pisikoloji, Ruhbilim) başarı ihtiyacı
- need for affiliation
- (Pisikoloji, Ruhbilim) yakınlık ihtiyacı
- need help
- yardıma ihtiyacı olmak
- need to
- gerekmek, lazım olmak; zorunda olmak, -e mecbur olmak: I need to leave soon. Yakında gitmem gerekiyor. I don't need to obey his orders
- need to know
- (Askeri) BİLİNMESİ GEREKEN BİLGİ: Güvenlik usullerinde kullanılan bir ölçü. Bu ölçü; elinde gizlilik dereceli bilgi bulunduran kimselerin, bu bilgiyi açıklamadan önce,. bilgiyi alacak şahsın kendi resmi görevlerini yerine getirmesi için, bu bilgiye mutlak ihtiyacı olduğunu tespit etmiş olması gerekir
- in need
- muhtaç olmak
- in need
- muhtaç
Muhtaç arkadaşlarına asla sırtını dönmez.
- He never turns his back on a friend in need.
Çocuklar sana muhtaç.
- The children are in need of you.
- needs
- (zarf) ister istemez
- needs
- ister istemez
- needs
- ihtiyaçlar
Dünya ihtiyaçlarımızı tatmin edebilir ancak hırsımızı değil.
- The earth can satisfy our needs but not our greed.
Onlar yaşlı insanların özel ihtiyaçlarını dikkate alamadılar.
- They failed to take into account the special needs of old people.
- I need help
- yardıma ihtiyacım var
- badly in need of
- kıvranmak
- be in need of
- gereksinmek
- be in need of
- -e ihtiyacı olmak
- be in need of
- gereksemek
- be in need of
- muhtaç olmak
- fulfil the need
- ihtiyaç karşılamak
- fulfill the need
- ihtiyacı gidermek
- i need a place to crash
- uyumak için bir yere ihtiyacım var
- if need be
- (Politika, Siyaset) gerektiğinde
- in case of need
- icabı halinde
- in need
- gereksemek
- in need
- gereksinmek
- in need of
- gereksinmek
- in need of
- gereğinde
- in need of
- muhtaç olmak
- in need of
- gereğinde muhtaç
- in need of
- ihtiyacında
- in need of
- muhtaç
Çocuklar sana muhtaç.
- The children are in need of you.
Tüm açıklama izaha muhtaç.
- The entire statement is in need of explanation.
- meet one's need
- ihtiyaç karşılamak
- meet one's need
- ihtiyacını gidermek
- meet the need
- ihtiyaç karşılamak
- meet the need
- ihtiyacı gidermek
- need to
- gerekmek
Bizim karşılıklı sorunumuza bir çözüm bulmak için birlikte çalışmamız gerekmektedir.
- We need to work together to find a solution to our mutual problem.
- needed
- iktiza etmek
- needed
- ihtiyaç duyulan
Yapılmasına ihtiyaç duyulan her şeyi yaptım.
- I've done everything that needed to be done.
İhtiyaç duyulan şey daha fazla zaman.
- What is needed is more time.
- needed
- istenen
- needed
- gerekmek
- needful
- lazım olan
- needing
- ihtiyaç duyma
Gittiğin yerde buna ihtiyaç duymayacaksın.
- You won't be needing that where you're going.
- needlessly
- gönülsüzce
- needlessly
- olur olmaz
- poverty and need
- fakru-zaruret
- satisfy the need
- ihtiyaç karşılamak
- should the need arise
- ihtiyaç olduğunda
- should the need arise
- gereksinim olduğunda
- should the need arise
- ihtiyaç duyulduğunda
- should the need arise
- gereksinim doğduğunda
- should the need arise
- ihtiyaç halinde
- should the need arise
- gerekirse
- should the need arise
- ihtiyaç olursa
- there is no need
- hacet yok
- there is no need for ...
- mahal yol
- to be in need
- gereksinmek
- to be in need
- muhtaç olmak
- to be in need of
- gereksinmek
- to be in need of
- muhtaç olmak
- when the need arises
- gereksinim doğduğunda
- when the need arises
- ihtiyaç duyulduğunda
- when the need arises
- ihtiyaç halinde
- when the need arises
- gereksinim olduğunda
- when the need arises
- ihtiyaç olduğunda
- when there is a need
- ihtiyaç halinde
- when there is a need
- ihtiyaç olduğunda
- if need be
- gerekirse
Gerekirse seninle giderim.
- If need be, I'll go with you.
- needed
- {f} ihtiyaç duy
Güney Amerika'da onlara ihtiyaç duyuldu.
- They were needed in South America.
Aniden bir arabaya ihtiyaç duydum.
- I suddenly needed a car.
- needful
- elzem
- needless
- lüzumsuz
- a friend in need is a friend indeed
- (Atasözü) Dost karagünde belli olur
- a need for
- ihtiyacı için
- a true friend is always there when you need them
- gerçek arkadaş, ihtiyacın olduğunda yanında olandır
- assistance to people in need
- muhtaç insanlara yardım
- be in need of
- ihtiyacı olmak
- case of need
- (Kanun) Gerekli hallerde (vesaik bedelinin ödenmemesi/poliçeye kabul şerhi konulmaması vs) tahsil bankasına talimat vermeye yetkili, ihracatçının ismini poliçe üzerinde açıkça belirtmiş olduğu taraf
- dispense with the need for
- -i gereksiz kılmak
- have need
- ihtiyaç var
- i need you
- sana ihtiyacım var
Yarın sana ihtiyacım var.
- I need you here tomorrow.
Bu yüzden sana ihtiyacım var.
- That's why I need you.
- in dire need
- korkunç ihtiyacı
- meet a need
- Bir ihtiyacı karşılamak
- need to
- gerek duyma
- need to be
- gerek olmak
- needed
- gereken
Gerekenden daha fazla para var.
- There is more money than is needed.
Tom yapması gereken işi daha önce bitirdi.
- Tom has already finished the work that he needed to do.
- needed
- lazı
- needs
- gereksinimler
Müşterilerimizin istek ve gereksinimlerini karşılamayı amaçlıyoruz.
- We aim to satisfy our customers' wants and needs.
- no need
- Gerek yok!
Sıkıntılar hakkında şu an endişelenmenize gerek yoktur.
- There is no need to worry about shortages for the moment.
Salgından gereksiz yere endişelenmeye gerek yok.
- There is no need to be unnecessarily anxious about the outbreak.
- not need
- gerek yok
- the need
- gerek
- user need
- kullanıcı lüzum
- needed
- (sıfat) lazım
- needed
- {s} lazım
- needful
- zorunlu
- needful
- {s} lüzumlu
- needful
- {s} gerekli
- needful
- needfulnessgereklik
- needful
- {s} lazım
- needfully
- zorunlu bir şekilde
- needfully
- gerekli bir şekilde
- needless
- istenmeyen
- needless
- {s} gereksiz
Söylemek gereksiz, biz günün sonunda çok yorgunduk.
- Needless to say, we were very tired by the end of the day.
Söylemek gereksiz, ödülü alamaz.
- Needless to say, he could not get the prize.
- needless
- needlessnessgereksizlik
- needless
- ihtiyaçsız
- needless
- {s} boşuna
- needlessly
- gereksizce
- needlessly
- (zarf) gereksizce
- needlessly
- gereksiz yere
Neden gereksiz yere endişe ediyorsun?
- Why worry needlessly?
- needlessness
- {i} gereksizlik
- needlessness
- (isim) gereksizlik