We should check the spread of the disease.
- Biz hastalığın yayılmasını kontrol etmeliyiz.
Hope is when you suddenly run to the kitchen like a mad man to check if the empty chocolate cookie box you just finished an hour ago is magically full again.
- Ümit; bir saat önce bitirdiğin çikolatalı çörek kutusunun sihirle tekrar dolup dolmadığını kontrol etmek için çılgın bir adam gibi birdenbire mutfağa doğru koştuğundadır.
I can't wait to check it out.
- Onu kontrol etmek için sabırsızlanıyorum.
Should I go check it out?
- Onu kontrol etmeye gitmeli miyim?
Anger is hard to control.
- Öfkeyi kontrol etmek zordur.
Try to control yourselves.
- Kendinizi kontrol etmeye çalışın.
I have trouble controlling my anger.
- Öfkemi kontrol etmekte zorlanıyorum.
I have trouble controlling my emotions.
- Duygularımı kontrol etmekte zorlanıyorum.
Aliens controlled Earth's progress in secret.
- Yabancılar gizlice Dünya'nın ilerlemesini kontrol etti.
Tom controlled everything.
- Tom her şeyi kontrol etti.
The defenders checked the onslaught by the attackers.
- Savunucular saldırganlar tarafından yapılan saldırıyı kontrol etti.
He checked that all the doors were safely shut.
- Bütün kapıların güvenli bir şekilde kapatılıp kapatılmadığını kontrol etti.