koşulsuz

listen to the pronunciation of koşulsuz
Türkçe - İngilizce
unconditional

Fadil loved Dania unconditionally. - Fadil, Dania'yı koşulsuz olarak sevdi.

You have our unconditional support. - Koşulsuz desteğimize sahipsiniz.

unreserved
unqualified
definitive
unconditioned
no strings
categorical
(Felsefe) absolute
no strings attached
koşul
provision
koşulsuz buyruk
(Felsefe) (Kantian philosophy) Categorical imperative
koşulsuz aktarma
unconditional transfer
koşulsuz atlama
unconditional jump
koşulsuz dallanma
unconditional branch
koşulsuz kararlı
unconditionally stable
koşulsuz sapma
unconditional branch
koşul
conditions

That politician is well versed in internal and external conditions. - O politikacı iç ve dış koşullarda deneyimlidir.

They did not demand better working conditions. - Onlar daha iyi çalışma koşulları talep etmedi.

koşul
string
koşul
circumstance, condition; stipulation, clause
koşul
circumstance

He adapted himself to circumstances. - O, kendini koşullara uydurdu.

Under the circumstances, bankruptcy is inevitable. - Koşullar altında iflâs kaçınılmazdır.

koşul
(Bilgisayar) where
koşul
term

Would you accept those terms? - O koşulları kabul eder misin?

Few people take the trouble to read all the terms and conditions of a contract before signing it. - Çok az insan, imzalamadan önce bir sözleşmenin bütün şartlarını ve koşullarını okuma zahmetine katlanır.

koşul
(Bilgisayar) when the
koşul
(Bilgisayar) while
koşul
clause
koşul
restriction
koşul
constraint

I think I've showed considerable constraint under the circumstances. - Ben bu koşullar altında önemli bir baskı gösterdiğimi düşünüyorum.

koşul
(Bilgisayar) when

When we borrow money, we must agree to the conditions. - Para borç aldığımızda koşulları kabul etmeliyiz.

koşul
(Bilgisayar) cond

Mileage varies with driving conditions. - Kilometre performansı sürüş koşullarına göre değişir.

That politician is well versed in internal and external conditions. - O politikacı iç ve dış koşullarda deneyimlidir.

koşul
reservation
koşul
condition

You can have the last word with a woman, on the condition that it is yes. - Evet olması koşuluyla, bir kadına son sözü söyleyebilirsin.

Health is an important condition of success. - Sağlık başarı için önemli bir koşuldur.

koşul
stipulation
koşul
requirement
koşul
(Hukuk) condition, provision
koşul
proviso
koşul
state
Türkçe - Türkçe
Şartsız
koşulsuz buyruk
Hiç bir koşula bağlı olmayan, salt olan; bir eylemi başka herhangi bir erekle bağlılık kurmadan, yalnızca kendisi için, nesnel zorunlu olarak buyuran, anlamı doğrudan doğruya kendisinde olan buyruk
koşulsuz tepke
Herhangi bir şartlandırma sürecinin başında belirli bir uyaranla sağlanan doğal tepke, şartsız refleks
koşul
Bir şeyin kendi özelliğini kazanması için, bulunması gereken durum, gerekli olan özellik
koşul
Bir şeyin kendi özelliğini kazanması için, bulunması gereken durum, gerekli olan özellik: "Türk Eli'nin uluları bu koşullar altında yeni toprakların, yeni vatanların gereğini duyar olmuştu."- N. Araz
koşul
Bir antlaşmada belirlenen hükümlerden her biri
koşul
Şart
koşulsuz