kızgınlıkla

listen to the pronunciation of kızgınlıkla
Türkçe - İngilizce
hotly
in no uncertain terms
angrily

He shouted angrily, Hey! You contaminated my water! - Kızgınlıkla Hey, suyumu kirlettiniz! diye bağırdı.

Just now, you were looking. You Peeping Tom,she said angrily. - O, Şu anda bakıyorsun. Sen röntgenliyorsun Tom dedi kızgınlıkla.

indignant
irately
kızgın
mad

You should avoid Tom today if at all possible. He's very mad at you. - Bugün mümkünse Tom'dan uzak durmalısın. O sana çok kızgın.

I hope Tom's not too mad at me. - Tom'un bana çok kızgın olmadığını umuyorum.

kızgın
hot

Tom is likely to be hot. - Tom muhtemelen kızgın olacak.

kızgın
angry

Tom ran as fast as he could to escape from the angry bear. - Tom kızgın ayıdan kaçmak için elinden geldiği kadar hızlı koştu.

When angry, count ten; when very angry, a hundred. - Kızgınsan ona kadar; çok kızgınsan yüze kadar say.

kızgın
furious

Republicans were furious. - Cumhuriyetçiler çok kızgındı.

Tom must be furious with Mary. - Tom Mary'ye kızgın olmalı.

kızgın
{s} annoyed

His tone was very annoyed. - Onun tonu çok kızgındı.

I was annoyed with him for keeping me waiting. - Beni beklettiği için ona kızgındım.

kızgın
roasting
kızgın
frowning
kızgın
{s} incensed
kızgın
{s} inflamed
kızgın
surly
kızgın
(Konuşma Dili) in a bad temper
kızgın
superheated
kızgın
infuriated
kızgın
estral
kızgın
(Otomotiv) scalding
kızgın
burning
kızgın
exercise
kızgın
belligerent
kızgın
exercised
kızgın
heated
kızgın
glowing
kızgın
ireful
kızgın
huffish
kızgın
irate
kızgın
cross

When my wife crosses her arms and taps her foot I know she's angry. - Karım kollarını bağladığında ve ayağını yere vurduğunda, onun kızgın olduğunu biliyorum.

kızgın
fiery
kızgın
ratty
kızgın
wild

Savages fear the appearance of a fierce wild beast. - Barbarlar kızgın vahşi bir hayvanın görünüşünden korkuyorlar.

kızgın
flaming
kızgın
fierce

Savages fear the appearance of a fierce wild beast. - Barbarlar kızgın vahşi bir hayvanın görünüşünden korkuyorlar.

Tom gave me a fierce look. - Tom bana kızgın bir görüntü verdi.

kızgın
hot under the collar
kızgın
shirty
kızgın
{i} infuriating
kızgın
enraged
kızgın
red-hot
kızgın
exasperated

The nineties generation in tennis has been utterly useless so far, exasperated fans say. - Teniste doksanlı nesil şimdiye kadar son derece başarısız oldu, kızgın hayranlar söylüyor.

kızgın
hot, red-hot; angry, furious, cross, black; in heat, in rut
kızgın
huffy
kızgın
red hot
kızgın
red
kızgın
hot-blooded
kızgın
boiling
kızgın
indignant

Tom looked indignant. - Tom kızgın görünüyordu.

kızgın
black

Why does he look black? - O niçin kızgın görünüyor?

kızgın
ardent
kızgın
fervent
kızgın
dyspeptic
kızgın
indignantly
kızgın
angry with

I'm never angry without reason. - Sebep olmadan asla kızgın olmam.

The moment I saw him, I knew he was angry with me. - Onu gördüğüm an, bana kızgın olduğunu biliyordum.

kızgın
estral, in heat; in rut
kızgın
baking
kızgın
red-hot, red or glowing with heat
kızgın
pissed off [sl.]
kızgın
redhot
kızgın
in a pet
kızgın
narky
kızgın
in a tiff
kızgın
hot blooded
kızgın
{s} sore
kızgın
{s} vexed
kızgın
{s} resentful

Sami was a little resentful because he worked so much. - Sami çok çalıştığı için biraz kızgındı.

kızgın
{s} wroth
kızgın
rampageous
kızgın
{s} snappish
kızgın
whitehot
kızgın
must

Tom must be angry with Mary. - Tom Mary'ye kızgın olmalı.

Tom must be furious with Mary. - Tom Mary'ye kızgın olmalı.

kızgın
in a glow
Türkçe - Türkçe

kızgınlıkla teriminin Türkçe Türkçe sözlükte anlamı

kızgın
Kızmış olan, öfkeli, mütehevvir
kızgın
Çok ısınmış, ısıtılmış veya kızdırılmış
kızgın
Kızmış olan, öfkeli, mütehevvir: "Hani Allah sizi inandırsın, bu kadar kızgın olmasaydım, korkardım."- S. F. Abasıyanık
kızgın
Çok ısınmış, ısıtılmış veya kızdırılmış: "Kızgın bir demire dökülen damla iz bırakmaz, buhar olur."- C. Meriç
kızgın
Kızışık, zorlu, sert, şiddetli
kızgın
Eş arayan (hayvan)