listen to the pronunciation of iç
Türkçe - İngilizce
interior

He made over the interior of his house. - O, evinin içini yeniletti.

Tom is an interior designer. - Tom bir iç mimar olmak istedi.

{s} domestic

I prefer to buy domestic rather than foreign products. - Yabancı ürünler yerine yerli ürünler almayı için tercih ederim.

Do you have a cheap flight ticket on a domestic line? - İç hatlarda ucuz bir uçak biletiniz var mı?

inner

Music is inner life, and he will never suffer loneliness who has inner life. - Müzik iç yaşamdır. İç yaşamı olan asla yalnızlık çekmeyecek.

He looked confident but his inner feelings were quite different. - Emin görünüyordu fakat onun iç duyguları tamamen farklıydı.

{s} internal

The ministry administers the internal affairs. - Bakanlık iç işlerini yönetir.

That is an internal affair of this country. - O, bu ülkenin iç işidir.

{i} inside

I opened the box and looked inside. - Kutuyu açtım ve içine baktım.

Someone pushed me inside. - Biri beni içeri itti.

intrinsic
interrior
interior equipment
offal
internus
intestines
stomach

The doctor used X-rays to examine my stomach. - Doktor midemi incelemek için X-ışınları kullandı.

They took Tom to the hospital to have his stomach pumped because he ate something poisonous. - Zehirli bir şey yediği için, onlar Tom'u midesini pompalatmak için hastaneye götürdüler.

indoor

I stayed indoors because it rained. - Yağmur yağdığı için evde kaldım.

Keep the kids indoors. - Çocukları içeride tutun.

{f} swig

He drank a great swig from the bottle. - O, şişeden büyük bir yudum içti.

If I don't drink a swig of water, I can't swallow these tablets. - Eğer bir yudum su içmezsem bu hapları yutamam.

in
knock back
{i} within

She will be back within a week. - O bir hafta içinde geri dönecek.

I will answer within three days. - Üç gün içinde cevap vereceğim.

endo-
intra

We have to measure your intraocular pressure. Please open both eyes wide and look fixedly at this object here. - Göz merceğiniz içindeki baskıyı ölçmeliyiz. Lütfen iki gözünüzü genişçe açın ve sabit bir şekilde buradaki bu objeye bakın.

inland
{f} drink

Europeans love to drink wine. - Avrupalılar şarap içmeyi sever.

Most Japanese drink water from the tap. - Çoğu Japon, suyu musluktan içer.

quaff
{f} drinking

It's possible that the drinking water has chlorine, lead, or similar contaminants in it. - İçme suyunda klor, kurşun ya da benzer kirletici madde bulunması mümkün.

Too much drinking will make you sick. - Çok fazla içmek seni hasta edecek.

drank

To make up for his unpleasant experiences in the hospital, Tom drank a little more than he should have. - Hastanedeki kötü deneyimlerini telafi etmek için, Tom içmesi gerekenden biraz daha fazla içti.

John drank many bottles of wine. - John birçok şişe şarap içti.

stuffing
bowels
stuffing, filling (material used to stuff or fill something)
the interior, the inside, the inner part or surface
domestic, internal (as opposed to foreign)
core
inward

You need to look inward. - İçeriye bakman gerek.

A ghost is an outward and visible sign of an inward fear. - Bir hayalet içe dönük bir korkunun dışa dönük ve görünür işaretidir.

intestine
inland (as opposed to coastal)
(a person's) true self, heart, soul: Merak etme, Safigül'ün içi temiz. Don't worry, Safigül's a good soul at heart. Eğer içinde varsa, bir yolunu bulup üniversiteyi bitirir. He'll find a way to finish university, if he really wants to do so
inner, inside; interior; internal
guts

People often spill their guts to bartenders. - İnsanlar genellikle içlerini barmenlerinine dökerler .

Tom doesn't have the guts to do that. - Tom'un onu yapmak için cesareti yok.

inner part (of a nut or seed), kernel; inner part (of a fruit), meat, flesh
insides, innards (internal organs of a person or animal)
inlying
civil

Davis did not want civil war. - Davis, iç savaş istemiyordu.

It prevented a civil war. - Bu bir iç savaş engelledi.

inside, interior; stomach, intestines, offal; heart, mind; internal, interior, inner, inside; domestic, home
refill

Tom held out his cup for a refill. - Tom yeniden doldurulması için fincanını uzattı.

Tom held his cup out for Mary to refill it. - Tom Mary'nin onu yeniden doldurması için kupasını uzattı.

(Hukuk) domestic, inner, internal
inside , internal , intrinsic
endo
{i} kernel

Virtual memory is a memory management technique developed for multitasking kernels. - Sanal bellek çoklu görev çekirdekleri için geliştirilmiş bir bellek yönetim tekniğidir.

biennial
knockback
entrails
inset
breast

She doesn't drink enough breast milk. - O yeterince anne sütü içmiyor.

I'd like to have a test for breast cancer. - Göğüs kanseri için bir test yaptırmak istiyorum.

juvenilia
nucleus

Helium is the second simplest atom. It consists of a nucleus containing 2 protons and two neutrons. Around the nucleus orbits 2 electrons. - Helium ikinci en basit atomdur. O, iki proton ve iki nötron içeren bir çekirdekten oluşur. Çekirdek etrafında 2 elektron döner.

İç mimar
(Mimarlık) interior architect
iç çekmek
{f} sigh

A deep sigh was Ethel's only response. - Ethel'in tek yanıtı derin bir iç çekmekti.

İç Anadolu
inner anatolia
iç açıcı
clean cut
iç geçirmek
fetch a sigh
iç gözlem
introspection
iç çekmek
fetch a sigh
iç güdü
instinct
iç açıcı
pleasant
iç geçirmek
heave
iç geçirmek
sigh
iç giyim
underclothes
iç giyim
underclothing
iç göç
human migration within one geopolitical entity, usually a nation
iç güdü
imprinting
iç hukuk
(Kanun) national law
e
(Bilgisayar) nested
e geçmek
mesh
e geçmek
engage
e geçmek
interlock
e geçmek
intertwine
iç kısım
bowel
iç kısım
inside
iç tetkik
internal inspection
iç yüzey
interior surface
iç yüzey
(Havacılık) internal surface
ler
(Matematik) means
iç açıcı
heartwarming
iç açıcı
comely
iç bölüm
department of interior
iç göç
internal migration
iç kısım
innards
iç kısım
inland
iç savaş
civil war

The civil war in Greece ended. - Yunanistan'da iç savaş sona erdi.

It prevented a civil war. - Bu bir iç savaş engelledi.

iç çamaşır
underclothes
iç anadolu
Central Anatolia
iç anadolu bölgesi
(Coğrafya) Central Anatolia region
iç denetim
internal inspection
iç denetim
internal auditing
iç giyim
underware
iç hukuk
law of interia
e
one within the other
e geçmek
interwine
e geçmiş
Entwined; entwined together
iç işleri
internal affairs

That country intervened in the internal affairs of our nation. - O ülke, ulusumuzun iç işlerine karıştı.

They should not intervene in the internal affairs of another country. - Onlar başka bir ülkenin iç işlerine karışmamalılar.

iç ses
inner voice
iç tüzük
Bylaw, standing orders
İç Anadolu Bölgesi
(Coğrafya) central anatolia region
İç Anadolu Bölgesi
central anotolia region
İç denetçi
internal auditor
İç savaş
civil war

Davis did not want civil war. - Davis, iç savaş istemiyordu.

The civil war in Greece ended. - Yunanistan'da iç savaş sona erdi.

İç tetkik
internal audit
İç tüzük
(Kanun) internal regulations
iç açıcı
cheering, pleasant
iç açıcı
gladdening, glad, cheering, heartening
iç bölüm
innerside
iç bölüm
inner section
iç bükey
concave
iç denetim
(Ticaret) internal check
iç deniz
içdeniz
iç deniz
landlocked sea
iç deniz
(Hukuk) inland sea
iç deri
(Tıp,Hayvan Bilim, Zooloji) endoderm
iç geçirmek
heave a sigh
iç geçirmek
to sigh
iç giyim
underwear
iç gözlem
introspect
iç hukuk
(Hukuk) municipal law
e geçen
telescopic
e geçme
telescoping
e geçmek
telescope
iç işler
domesticities
iç işler
internal work
iç kısım
within
iç kısım
bowels
iç kısım
midlands
iç kısım
{i} inward
iç savaş
intestine war
iç savaş
civilwar
iç ses
(deyim) wee small voice
iç ses
(deyim) voice of conscience
iç tüzük
bylaw
iç tüzük
standing orders
iç yüzey
inner surface
iç çamaşır
undergarment
iç çamaşır
underwear

The only proof was the remains of the semen which had stuck to the underwear. - Tek kanıt iç çamaşıra yapışmış meni kalıntılarıydı.

Where is your underwear section? - İç çamaşırı bölümünüz nerede?

iç çekmek
draw a sigh
iç çekmek
to sigh
iç çekmek
suspire
iç çekmek
heave a sigh
iç çekmek
1. to sigh. 2. to sob
iç çekmek
inhale
Türkçe - Türkçe
Pirinç, soğan ve baharatla hazırlanan, dolmalarda kullanılan karışım
Akıl, gönül, irade gibi insanın manevi varlığını oluşturan şeylerden herhangi biri: "İçimizdeki sevinçleri, kederleri paylaşacak insan nerde?"- S. F. Abasıyanık
Dolma yapmak için hazırlanan karışım
Kabuğu olan veya dışı kabuk durumunda bulunan yiyeceklerde kabuğun sardığı bölüm
Harem dairesi
Değişik yemeklerde kullanılmak üzere et ile sebzelerin ince kıyımının karıştırılması ve yoğrulmasıyla meydana getirilen karışım
Akıl, gönül, irade gibi insanın manevî varlığını oluşturan şeylerden herhangi biri
Muhteva

Konuşmasının muhtevası, mevzu ile alakalı değildir. - Konuşmasının içeriği, konu ile ilgili değildir.

Portakallar yüksek vitamin muhtevasına sahiptir. - Portakalların yüksek vitamin içeriği vardır.

İki veya ikiden çok şeyde merkeze daha yakın olan
Kimse veya nesnelerin arasında bulunan kimse veya nesne
Mide, bağırsak, karın
Bir ülke, şehir, topluluk vb.nde olan veya yapılan
İnsanın manevî varlığıyla ilgili olan
Cisimlerin yüzeyleri arasında kalan her nokta
Herhangi bir durumun, cismin veya alanın sınırları arasında bulunan bir yer, dâhil, dış karşıtı
Somut kavramlarda iki veya ikiden çok şeyde merkeze daha yakın olan: "İç kapının perdesi yanlara doğru açıldı."- P. Safa. İnsanın manevi varlığıyla ilgili olan
Oyuk olan veya oyuk sayılabilen şeylerin boşluğu
Ten ile dış giysiler arası: "Boynumda kalın yün atkı, içimde çift kat fanila, gene de titriyorum."- E. Bener
Toplu bir durumda bulunan kimse veya nesnelerin arasında bulunan kimse veya nesne: "Ama hepiniz, hepiniz / Hepiniz geçim derdinde / Bir ben miyim keyif ehli içinizde?"- O. V. Kanık
Bir ülkede, şehirde, toplulukta vb.de olan veya yapılan
Herhangi bir durumun, cismin veya alanın sınırları arasında bulunan bir yer, dâhil, dış karşıtı: "Deniz gecenin içinde, gece denizin içindedir."- Ç. Altan
Ten ile dış giysiler arası
derun
iç anadolu
İç Anadolu Bölgesi, Anadolu'nun orta kısmında yer alan Türkiye'nin yedi coğrafi bölgesinden biridir. Bu konumu sebe­biyle bu bölgeye "Orta Anadolu" da denir. İç Anadolu Bölgesi'nin yüz ölçümü 151.000 km² olup bu alan Türkiye topraklarının %21'ini kaplar. Doğu Anadolu'dan sonra ikinci büyük bölgemizdir. Güneydoğu Anadolu Bölgesi dışında diğer bölgelerin hepsiyle komşudur.Aynı zamanda ülkemizde "tahıl ambarı" olarak da anımsanır
iç anadolu bölgesi
İç Anadolu Bölgesi, Anadolu'nun orta kısmında yer alan Türkiye'nin yedi coğrafi bölgesinden biridir. Bu konumu sebe­biyle bu bölgeye "Orta Anadolu" da denir. İç Anadolu Bölgesi'nin yüz ölçümü 151.000 km² olup bu alan Türkiye topraklarının %20'sini kaplar. Doğu Anadolu'dan sonra ikinci büyük bölgemizdir. Güneydoğu Anadolu Bölgesi dışında diğer bölgelerin hepsiyle komşudur.Aynı zamanda ülkemizde "tahıl ambarı" olarak da anımsanır
e
Biri ötekinin içinde veya birine ötekinden geçilen: "Zincirlerin ucunda da bir saçaklı süs, iç içe birkaç halka..."- Ç. Altan
e
Birbirinin içinde, karışık bir durumda, birbirine çok yakın: "İç içe sarı, kızıl, mor ve dumanlı dağlar."- H. E. Adıvar
iç açıcı
Gönlü ferahlatıcı
iç açıcı
Umut veren, iyi bir durumda olan
iç deniz
Boğazlarla ana denize bağlı olan deniz, dâhilî deniz
iç deri
Bitkilerin kök, sap ve yapraklarında kabuğun iç bölümü, endoderm
iç deri
Sindirim ve solunum kanallarının iç yüzlerini ve sindirim kanalına bağlı bezlerin (karaciğer, pankreas) içini örten tabaka, endoderm
iç güdü
insiyak
e
Biri ötekinin içinde veya birine ötekinden geçilen
e
Birbirinin içinde, karışık bir durumda, birbirine çok yakın
iç işleri
Bir ülkenin iç işlerini yöneten bakanlığın sorumluluğundaki işler
iç işleri
Bir kurum, kuruluş vb.nin yönetimiyle ilgili işler
iç mimar
Bir yapının içini süsleyen, düzenleyen ve döşeyen sanatçı, dekoratör
iç mimar
dekoratör
iç savaş
Bir ülke içinde çıkan savaş, iç harp, dâhilî harp
iç ses
Kelimenin ön ses ve son sesi arasında kalan ses veya sesler
iç tüzük
Bir kuruluş, meclis, kurum vb.nin iç işlerini düzenleyen tüzük, dâhilî nizamname
İÇ
(Osmanlı Dönemi) Kalb, vicdan, gönül
İÇ
(Osmanlı Dönemi) t. Herşeyin içerisi, dâhil, derun
İÇ
(Osmanlı Dönemi) Bir şeyin görünmez ciheti, bâtın
İÇ
(Osmanlı Dönemi) Harem dairesi
İÇ
(Osmanlı Dönemi) Karın, mide
İÇ
(Osmanlı Dönemi) Bir şeyin ortasındaki kısım, göbek
İç
(Osmanlı Dönemi) ZAMİR
İç deniz
dahili deniz
İç deri
endoderm
İç işleri
dahiliye
İç savaş
dahili harp
İç savaş
iç harp
İç tüzük
dahili nizamname
İngilizce - Türkçe

teriminin İngilizce Türkçe sözlükte anlamı

iç güzellik
İnner beauty
e
Öne within the other