fırçalar

listen to the pronunciation of fırçalar
Türkçe - İngilizce
Brushes

He brushes his teeth after his meals. - O yemeklerinden sonra dişlerini fırçalar.

Tom always brushes his teeth after meals. - Tom her zaman yemeklerden sonra dişlerini fırçalar.

fırça
brush

Brush your teeth twice a day at least. - Dişlerini günde en az iki kez fırçala.

Brush your teeth after every meal. - Her yemekten sonra dişlerini fırçala.

fırça
{i} scolding
fırça
dressing sb down
fırça
(Spor) paint brush

I've bought a new palette and a few paint brushes. - Yeni bir palet ve birkaç boyama fırçası aldım.

fırça
talking to
fırça
talking-to
fırça
{i} whisker
fırça
bristle brush
fırça
dressing-down
fırça
whiskbroom
fırça
brush on

It is important to brush ones teeth every day. - Birinin dişlerini her gün fırçalaması önemlidir.

One should brush one's teeth every day. - Biri her gün dişlerini fırçalamalı.

fırça
comb

I brush my teeth; I comb my hair. - Dişlerimi fırçalarım; Saçımı tararım.

I like to comb my hair with this comb. - Bu tarakla saçlarımı fırçalamayı severim.

fırça
tongue lashing
fırça
brush; dressing sb down, talking to
fırça
scrub

Tom asked Mary to scrub the toilet. - Tom Mary'den tuvaleti fırçalamasını rica etti.

She scrubbed the floor of the kitchen with a brush. - O bir fırçayla mutfağın zeminini fırçaladı.

fırça
rating
fırça
whisk
fırça
besom
Türkçe - Türkçe

fırçalar teriminin Türkçe Türkçe sözlükte anlamı

fırça
Çökmeyi engelleyen bağların oynamasını veya kaymasını önlemek için aralara yerleştirilen direk parçası
fırça
Resim yapma sanatı ve biçimi
fırça
Bir şeyin tozunu, kirini gidermekte veya bir şeye boya, cila sürmekte kullanılan, bir araya getirilerek bağlanmış kıl veya kıla benzer başka tellerden yapılan araç: "Yer yer kireç artıkları ve fırça çizgileri duruyor."- R. H. Karay
fırçalar