fırçalamak

listen to the pronunciation of fırçalamak
Türkçe - İngilizce
brush

I have to wash my hands and brush my teeth. - Ellerimi yıkamak ve dişlerimi fırçalamak zorundayım.

I've got to brush my teeth. - Dişlerimi fırçalamak zorundayım.

to go through a densely wooded, swampy area (in hunting)
slang to chew (someone) out, dress (someone) down, light into (someone)
to brush, to scrub; to chew out, to come down on, to give sb hell, to tell sb off
whisk
scrub
scour
(Dilbilim) brush down
whisker
come down on
dust
chew out
dişlerini fırçalamak
to brush one's teeth, to do one's teeth
fırçalama
{i} brush

I like to brush my teeth with this toothpaste. - Bu diş macunuyla dişimi fırçalamayı severim.

I don't always brush my teeth after I eat. - Yemek yedikten sonra her zaman dişlerimi fırçalamam.

fırçalama
(Gıda,Teknik,Tekstil) brushing

Yesterday I went to bed without brushing my teeth. - Dün dişlerimi fırçalamadan yatmaya gittim.

You ought to get into the habit of brushing your teeth after every meal. - Her yemekten sonra dişlerini fırçalama alışkanlığı edinmelisin.

fırçala
{f} whisker
fırçala
{f} whiskered
fırçala
brush up
diş fırçalamak
Brush one's teeth
dişini fırçalamak
Brush one's teeth
fırçalama
scrub
fırçalama
{i} scrubbing

Tom started scrubbing the floor. - Tom yeri fırçalamaya başladı.

fırçalamak