They sacrificed forbidden swine, and put to death all who refused to eat.
- Onlar yasaklanmış domuzu kurban etti, ve onu yemeyi reddeden herkesi öldürdüler.
Prostitution, gambling, the use of narcotic substances, drunkenness, disorder, and all other illegal activities are STRICTLY FORBIDDEN.
- Fahişelik, kumar, uyuşturucu madde kullanımı, sarhoşluk, düzeni bozmak ve diğer yasadışı etkinlikler kesinlikle yasaklanmıştır.
The importation of rare wild animals to this country is strictly prohibited.
- Ender vahşi hayvanların bu ülkeye ithalatı kesinlikle yasaklanmıştır.
Hunting is prohibited in national parks.
- Milli parklarda avcılık yasaklanmıştır.
Cockfighting is banned in many countries.
- Horoz dövüşü birçok ülkede yasaklanmıştır.
Smoking is banned in the train.
- Trende sigara içmek yasaklanmıştır.
The treaty did not ban nuclear tests under the ground.
- Antlaşma toprak altındaki nükleer denemeleri yasaklamadı.
The sale of cigarettes should be banned.
- Sigara satışı yasaklanmalıdır.
She is forbidden to go out.
- Onun dışarı çıkması yasaklandı.
His ex-wife obtained a court order that forbid him from coming closer than 200 yards.
- Eski karısı, adamın kendisine 200 metreden fazla yaklaşmasını yasaklayan bir mahkeme emri çıkarttı.
The child is opening the window even though his mother forbade him to.
- Annesi ona yasaklamasına rağmen çocuk pencereyi açıyor.
My father forbade me from having a pet cat.
- Babam evcil kedi sahibi olmamı yasakladı.
There is a very strict rule forbidding smoking in bed.
- Yatakta sigara içmeyi yasaklayan çok sıkı bir kural var.
The export of arms was prohibited.
- Silah ihracatı yasaklandı.
My parents prohibited me from seeing Tom again.
- Ebeveynlerim Tom'u tekrar görmemi yasakladılar.
The more things are forbidden, the more popular they become.
- Bir şey yasaklandıkça daha popüler olur.
She is forbidden to go out.
- Onun dışarı çıkması yasaklandı.
Arms export was prohibited.
- Silah ihracatı yasaklandı.
Weapons export was prohibited.
- Silah ihracatı yasaklandı.
The Mormons have outlawed polygamy, but some adherents still practice it.
- Mormonlar çok eşliliği yasakladılar ama bazı yandaşları bunu hala uyguluyorlar.
The local government outlawed the production of alcoholic beverages.
- Yerel yönetim alkollü içkilerin üretimini yasakladı.
You are banned from entering this place.
- Buraya girişiniz yasaklandı.
The sale of cigarettes should be banned.
- Sigara satışı yasaklanmalıdır.
Book banning is an authoritarian act.
- Kitap yasaklama otoriter bir eylemdir.
The European Union is considering banning plastic bags.
- Avrupa birliği plastik torbaları yasaklamayı düşünüyor.