paketle

listen to the pronunciation of paketle
Turkish - English
{f} packaged
{f} wrapping

I'll spend at least two hours wrapping all these Christmas presents. - Bütün bu noel hediyelerini paketlemek için en azından iki saatimi harcayacağım.

{f} packed

Are your bags packed? - Çantaların paketlendi mi?

I sell rice in bulk or packed in 1 kilogram bags. - Ben ambalajsız ya da 1 kilogramlık torbalarda paketlenmiş olarak pirinç satarım.

{f} trussed
{f} truss
{f} wrapped

I have a gift that needs to be wrapped. - Paketlenmesi gereken bir hediyem var.

bundling
prepack
{f} pack

I've just finished packing. - Az önce paketlemeyi bitirdim.

Pack them in the box. - Kutusunda paketleyin.

package

Big things come in small packages. - Büyük şeyler küçük paketlerde gelir.

Good things come in small packages. - İyi şeyler küçük paketlerde gelir.

paketlemek
package
paket
packet

Soon you are going to receive a valuable packet. - Yakında değerli bir paket alacaksınız.

My father used to drink 4 bottles of beer and smoke 4 packets of cigarettes every day without fail. - Babam mutlaka her gün dört şişe bira içerdi ve dört paket sigara içerdi.

paket
package

Tom took the early retirement package the company offered. - Tom şirketin sunduğu erken emeklilik paketini aldı.

Tom has already delivered the package to Mary's house. - Tom paketi Mary'nin evine zaten teslim etti.

paketlemek
pack

It took me ages to pack up my stuff. - Eşyaları paketlemek çok uzun sürdü.

Could you give a me hand packing on Saturday? - Paketlemek için cumartesi günü bana yardım edebilir misin?

paket
pack

I want to leave these packages for a while. - Bu paketleri kısa bir süreliğine bırakmak istiyorum.

Tom wrapped the package and tied it with strings. - Tom paketi sardı ve iplerle bağladı.

paketlemek
wrap

I'll spend at least two hours wrapping all these Christmas presents. - Bütün bu noel hediyelerini paketlemek için en azından iki saatimi harcayacağım.

paketlemek
wrap up
paket
(Atasözü) ass
paket
{i} cover
paket
book

Enrolling in the book club obligates you to buy three more books after the introductory package. - Kitap kulübüne kayıt yaptırmak, tanıtım paketinden sonra üç kitap daha satın almanızı şart koşar

paket
(Tıp) pocket

Tom pocketed the money Mary gave him. - Tom Mary'nin ona verdiği parayı paketledi.

paket
(Argo) bluey
paket
(Bilgisayar) packets

My father used to drink 4 bottles of beer and smoke 4 packets of cigarettes every day without fail. - Babam mutlaka her gün dört şişe bira içerdi ve dört paket sigara içerdi.

paketlemek
truss
paket
parcel

The parcel was delivered yesterday. - Paket dün teslim edildi.

She handed the parcel to the customer. - Paketi müşteriye uzattı.

paket
bundle

He went out with a bundle of clothes in his hand. - Elinde bir paket giysi ile dışarı çıktı.

The peddler carried a big bundle on his back. - Seyyar satıcı sırtında büyük bir paket taşıyordu.

paketlemek
enfold
paketlemek
parcel up
paket
takeaway
paket
takeout

What's for dinner tonight? We'll be having takeout from your favorite Chinese restaurant. - Akşama ne yemek var? En sevdiğin Çin lokantasından paket servis yaptıracağız.

Tom picked up takeout on his way home. - Tom eve giderken bir paket aldı.

paket
slang buttocks, ass
paket
pack, packet (container)
paket
parcel, package; pack, packet
paket
package, parcel
paketlemek
packet
paketlemek
to package; to make (things) into a parcel; to put (something) into a carton; to wrap (something) up
paketlemek
do up
paketlemek
pack up

It took me ages to pack up my stuff. - Eşyaları paketlemek çok uzun sürdü.

paketlemek
to parcel sth up, to pack, to package, to wrap up
paketlemek
infold
Turkish - Turkish

Definition of paketle in Turkish Turkish dictionary

paket
(Atasözü) kalça
paketlemek
(Atasözü) kıskıvrak yakalayıp kaçamayacak duruma getirmek
Paketlemek
paket etmek
paket
İçinde bir veya birçok şey bulunan, kâğıda sarılarak veya kutuya konularak bağlanmış, elde taşınacak büyüklükte nesne
paket
Dolu (toplu taşım aracı)
paket
İçinde bir veya birçok şey bulunan, kâğıda sarılarak veya kutuya konularak bağlanmış, elde taşınacak büyüklükte nesne: "Yemek paketini, raflarda yer bulamadığı için masa üstüne koydu."- M. Ş. Esendal
paket
Yiyecek, ilaç gibi şeylerin kâğıda sarılarak veya bir kutuya konularak satışa hazır duruma getirilmiş belli bir miktar
paket
Bir ambalajın içinde kullanıma sunulan mal, eşya ya da yiyecek maddesi
paketlemek
Bir veya birkaç şeyi kâğıda sararak veya kutuya koyarak bağlamak
paketlemek
Bir veya birkaç şeyi kâğıda sararak veya kutuya koyarak bağlamak: "Öteberi paketlemiştim, annem paketime şüpheyle baktı."- O. Kemal
paketlemek
Yakalamak, ele geçirmek, derdest etmek
paketlemek
Birini baştan savmak, atlatmak
paketle
Favorites