English - Turkish
Definition of not whole; unfinished; imperfect; lacking some part, deficient in English Turkish dictionary
- incomplete
- güdük kalmak
- incomplete
- (Bilgisayar) tamamlanmadı
- incomplete
- (Tıp) inkomplet
- incomplete
- {s} tamamlanmamış
Salata; zeytinyağı, kruton ve fındık olmadan tamamlanmamıştır.
-The salad is incomplete without olive oil, croutons and nuts.
O tamamlanmamış bir cümle.
-That is an incomplete sentence.
- incomplete
- {s} eksik
Sözlük eksik. Sadece J harfine kadar gidiyor.
-The dictionary is incomplete. It only goes to the letter J.
Yol tarifi eksik görünüyor.
-The directions seem incomplete.
- incomplete
- kusurlu olarak
- incomplete
- kusur
- incomplete
- {s} bitmemiş
- incomplete
- incompletelyeksik olarak
- incomplete
- {s} eksik, noksan, bitmemiş; kusurlu
- incomplete
- (Tıp) Eksik, noksan, kusurlu, tamam değil
- incomplete
- {s} kusurlu
Related Terms
English - English
Definition of not whole; unfinished; imperfect; lacking some part, deficient in English English dictionary
- {s} incomplete
not whole; unfinished; imperfect; lacking some part, deficient
Hyphenation
not whole; unfinished; imperfect; lack·ing some part, de·fi·cientPronunciation
Resimler
Favorites