Determination is a key to success.
- Kararlılık başarı için bir anahtardır.
It requires just a little determination.
- Bu sadece biraz kararlılık gerektirir.
The fundamental character traits of this woman were pride, decisiveness, and courage.
- Bu kadının temel karakter özellikleri gurur, kararlılık ve cesaretti.
Tom lacks decisiveness.
- Tom kararlılıktan yoksun.
It takes will power to give up smoking.
- Sigarayı bırakmak kararlılık gerektirir.
He explained later how he made this decision.
- Bu kararı nasıl verdiğini daha sonra açıkladı.
I made a decision to study abroad.
- Yurtdışında okumaya karar verdim.
It was a judgment call.
- Kanaate dayalı bir karardı.
I cannot render a judgment on that.
- Bu konuda bir karar veremiyorum.
I admire your determination.
- Kararlılığına hayranım.
He was quite decided in his determination.
- O, niyetinde oldukça kararlıydı.
Tom felt great relief after the verdict was read.
- Karar okunduktan sonra Tom büyük bir rahatlama hissetti.
Tom showed no reaction to the verdict.
- Tom karara hiçbir tepki göstermedi.
I'm not changing my vote.
- Kararımı değiştirmiyorum.
We will vote to decide the winner.
- Kazanana karar vermek için oy kullanacağız.
Tom and Bill arrived at the conclusion independently of each other.
- Tom ve Bill birbirlerinden bağımsız olarak karara vardılar.
That's your conclusion, not mine.
- O, benim değil senin kararın.
I decided to write 20 sentences a day on Tatoeba.
- Tatoeba'da günde 20 tane cümle yazmaya karar verdim.
Malcom killed Tom because he was tired of seeing his name in lots of sentences.
- Malcom birçok mahkeme kararında onun adını görmekten usandığı için Tom'u öldürdü.
They resolved to work harder.
- Daha sıkı çalışmaya karar verdiler.
She resolved to work as a volunteer.
- O, gönüllü olarak çalışmaya karar verdi.
The air was darkened by the smoke.
- Hava duman tarafından karartıldı.
The jealousy is starting to darken Tom's mind.
- Kıskançlık, Tom'un zihnini karartmaya başlıyor.
They're dimming the lights. The play is about to begin.
- Onlar ışıkları karartıyorlar. Oyun başlamak üzere.
Tom dimmed the lights.
- Tom ışıkları kararttı.
The resolution that a new road be built was passed.
- Yeni bir yol inşa edilmesi kararı kabul edildi.
He made a resolution to write in his diary every day.
- O her gün günlüğünü yazmaya karar verdi.
We're finding it difficult deciding on which one to buy.
- Hangisini alacağımıza karar vermeyi zor buluyoruz.
I'm finding it difficult deciding on which one to buy.
- Hangisini alacağıma karar vermeyi zor buluyorum.
The air was darkened by the smoke.
- Hava duman tarafından karartıldı.
At the end of April, the water of the Yellow River had darkened.
- Nisan ayının sonunda, Sarı Nehrin suyu karardı.
Quick judgements are dangerous.
- Hızlı kararlar tehlikelidir.
The judgement was impeccable.
- Mahkeme kararı hatasızdı.
It doesn't make much sense to me, but Tom has decided not to go to college.
- Bana pek mantıklı gelmiyor fakat Tom koleje gitmemeye karar verdi.
Living the kind of life that I live is senseless and depressing.
- Benimki gibi bir hayat yaşamak manasız ve iç karartıcı.
İstikrar başarının anahtarıdır.
- Kararlılık başarının anahtarıdır.
İstikrarla her şeye muvaffak oluruz.
- Kararlılıkla her şeyi başarırız.