The river is fifty yards across.
- Nehir karşıdan karşıya elli yardadır.
I saw the children walk across the street.
- Çocukları caddeden karşıya geçerken gördüm.
If God is with us, then who can be against us?
- Eğer Allah bizimleyse, sonra kim bize karşı çıkabilir?
You should save some money against a rainy day.
- Sıkıntılı günlere karşı biraz para biriktirmelisiniz.
The exchange rate of the dollar versus the euro has declined.
- Doların Avroya karşı kuru inişe geçti.
I was face to face with my parents' murder.
- Ben anne ve babamın katili ile karşı karşıyaydım.
The teacher and I sat down face to face.
- Öğretmen ve ben karşı karşıya oturduk.
The river is fifty yards across.
- Nehir karşıdan karşıya elli yardadır.
I am able to swim across the river.
- Nehri karşıdan karşıya yüzebilirim.
Lincoln welcomed his old political opponent.
- Lincoln eski siyasi rakibini karşıladı.
Opponents say genetically engineered crops can cross-pollinate and damage other crops.
- Karşıtlar genetik mühendisliği bitkilerin çapraz döllenme yapabileceğini ve diğer bitkilere zarar verebileceğini söylüyorlar.
There is no evidence to the contrary.
- Hiçbir karşıt kanıt yoktur.
Whose house is opposite to yours?
- Kimin evi seninkinin karşısında?
Their house is just opposite the bus stop.
- Onların evi otobüs durağının tam karşısında.
He countered their proposal with a surprising suggestion.
- O, onların teklifine şaşırtıcı bir öneri ile karşılık verdi.
The policeman discovered counterevidence.
- Polis karşı delili keşfetti.
They behave towards Muslims in a way in which no Muslim would behave towards an unbeliever.
- Onlar müslümanlara hiçbir müslümanın kâfire karşı davranmadığı şekilde davranıyorlar.
My attitude towards him changed.
- Ona karşı tavrım değişti.
Before meeting him, Pizzaro hid many of his men and guns near the town.
- Onunla karşılaşmadan önce, Pizzaro adamlarının ve silahlarının çoğunu kasaba yakınında sakladı.
He said that he had met her a week before.
- O,bir hafta önce onunla karşılaştığını söyledi.
To be quite honest with you, I disagree with that statement.
- Sana karşı oldukça dürüst olmak gerekirse, o açıklamaya katılmıyorum.
John Rutledge disagreed strongly.
- John Rutledge şiddetle karşı çıktı.
Compare your translation with the one on the blackboard.
- Çevirini tahtada olanla karşılaştır.
One problem translators face is that sometimes the source document is poorly written.
- Çevirmenlerin karşılaştığı bir sorun kaynak belgenin kötü yazılmasıdır.
In contrast to yesterday, it isn't hot at all today.
- Düne karşın,bugün hiç sıcak değil.
I'm opposed to what he said.
- Onun söylediğine karşıyım.
He's opposed to racial discrimination.
- Irksal ayrımcılığa karşı çıktı.
My university friend is against terror.
- Üniversite arkadaşım terör karşıtı.
Kim Kardashian started a campaign against Turkey, so I never like her.
- Kim Kardashian Türkiye karşıtı bir kampanya başlattı, bundan dolayı onu asla beğenmiyorum.
In Germany today, anti-violence rallies took place in several cities, including one near Hamburg where three Turks were killed in an arson attack on Monday.
- Bugün Almanya'da, Pazartesi günü kundaklamada üç Türk'ün öldürüldüğü Hamburg'un yakınında bir yer de dahil birçok şehirde şiddet karşıtı mitingler gerçekleşti.
Anti-Chinese sentiment is on the rise in Myanmar.
- Myanmar'da Çin karşıtı düşünceler artıyor.
In contrast to yesterday, it isn't hot at all today.
- Düne karşın,bugün hiç sıcak değil.
All human beings are born free and equal in dignity and rights. They are endowed with reason and conscience and should act towards one another in a spirit of brotherhood.
- Tüm insanlar özgür, şeref ve haklar bakımından eşit doğar. Akıl ve vicdana sahiplerdir ve birbirlerine karşı kardeşlik ruhuyla hareket etmelidir.
They behave towards Muslims in a way in which no Muslim would behave towards an unbeliever.
- Onlar müslümanlara hiçbir müslümanın kâfire karşı davranmadığı şekilde davranıyorlar.
They behave towards Muslims in a way in which a Muslim would never behave towards his enemy.
- Onlar müslümanlara karşı bir müslümanın düşmanına karşı asla davranmadığı şekilde davranıyor.
In contrast to yesterday, it isn't hot at all today.
- Düne karşın,bugün hiç sıcak değil.
Never contradict your elders.
- Asla büyüklerinize karşı söz söylemeyin.
Everyone, without any discrimination, has the right to equal pay for equal work.
- Herkesin, hiçbir fark gözetilmeksizin, eşit iş karşılığında eşit ücrete hakkı vardır.
Do not forget to meet me at the station.
- Beni istasyonda karşılamayı unutma.
Environmentalists are opposing the Keystone XL pipeline.
- Çevreciler, Keystone XL boru hattına karşı çıkıyorlar.
I am willing to go on record as opposing nuclear tests.
- Nükleer testlere karşı açıklamaya hazırım.
Russia is facing great financial difficulties.
- Rusya büyük finansal zorluklarla karşılaşıyor.
Tom is facing financial problems.
- Tom mali sorunlarla karşı karşıya.
We opposed his plan to build a new road.
- Biz onun yeni bir yol yapma planına karşı çıktık.
He's opposed to racial discrimination.
- Irksal ayrımcılığa karşı çıktı.
Everyone, without any discrimination, has the right to equal pay for equal work.
- Herkesin, hiçbir fark gözetilmeksizin, eşit iş karşılığında eşit ücrete hakkı vardır.
People should be honest with one another.
- İnsanlar birbirlerine karşı dürüst olmalı.