Our feelings towards him are mixed.
- Ona karşı duygularımız karışık.
She gave him mixed signals.
- O, ona karışık sinyaller verdi.
It's complicated, isn't it?
- Bu karışık, değil mi?
It's complicated, you know.
- Bu karışık, biliyorsun.
Things are always more complex than we think.
- Olaylar hep düşündüğümüzden daha karışık.
They are confused, aren't they?
- Onların kafası karışık, değil mi?
The confused mind is the mind that, thinking something over, congeals in one place.
- Karışık akıl, bir şeyi aşırı düşünen, bir yerde pıhtılaşan akıldır.
I never wanted you to get involved in this mess.
- Bu karışıklığa karışmamı asla istememiştim.
We tried to figure out the problem our professor had given us, but it seemed confusing.
- Profesörün bize verdiği problemi çözmeye çalıştık fakat karışık görünüyordu.