Mayuko avoided doing hard work.
- Mayuko zor iş yapmaktan kaçındı.
Since I have no children, I have more time to spend doing volunteer work than parents do.
- Hiç çocuğum olmadığından, gönüllü iş yapmak için ebeveynlerin harcadığından daha çok harcayacak zamanım var.
The soul of commerce is upright dealing.
- Ticaretin ruhu dürüst iş yapmaktır.
Whose turn is it to deal?
- İş yapmak için kimin sırası?
I'm looking forward to doing business with you.
- Seninle iş yapmak için sabırsızlanıyorum.
Doing business is really difficult.
- İş yapmak gerçekten zor.
Tom thought that he could count on Mary to do a good job.
- Tom iyi bir iş yapmak için Mary'ye güvenebileceğini düşündü.
Tom wants to do a good job.
- Tom iyi bir iş yapmak istiyor.
Tom wants to do business with Mary.
- Tom Mary ile iş yapmak istiyor.
Do you want to do business or not?
- İş yapmak istiyor musun ya da istemiyor musun?