eminim

listen to the pronunciation of eminim
Turkish - English
Surely, I bet (that)
(Konuşma Dili) i bet

I bet all will turn out well. - Eminim her şey yoluna girecek.

I bet you didn't know that. - Eminim bunu bilmiyordun.

i bet (that)
surely

After sleeping, Tom will surely be in a better mood. - Uykudan sonra Tom eminim daha iyi bir ruh hali içinde olacaktır.

I will be bound
make sure of
emin
sure

I'm sure your efforts will result in success. - Çabalarının başarıyla sonuçlanacağından eminim.

How can you be sure your girlfriend isn't faking her orgasms? - Kız arkadaşının orgazm takliti yapmadığından nasıl emin olabilirsin?

eminim yaparsın
i am sure you will
emin
{s} confident

Tom certainly looks confident. - Tom kesinlikle kendinden emin görünüyor.

I'm confident that I'll win the tennis match. - Tenis maçını kazanacağımdan eminim.

emin
certain

Tom was reasonably certain that Mary had stolen his grandfather's gold watch. - Tom, Mary'nin onun büyükbabasının altın saatini çaldığından oldukça emindi.

Tom certainly made sure we all had a good time. - Tom kesinlikle hepimizin eğlendiğinden emin oldu.

emin
safe, secure; sure, certain; trusty, reliable
emin
staunch
emin
safe

Are you sure this place is safe? - Bu yerin güvenli olduğundan emin misin?

Are you sure we're safe here? - Burada güvende olduğumuzdan emin misin?

emin
(Kanun) custodian
emin
responsible

Sami was certain he knew who was responsible for Layla's death. - Sami, Leyla'nın ölümü için kimin sorumlu olduğunu bildiğinden emindi.

I'm not certain Tom is responsible. - Tom'un sorumlu olduğundan emin değilim.

emin
positive

Are you positive it was Tom who broke the window? - Camı kıranın Tom olduğundan emin misin?

I am positive that he has finished. - Onun bitirdiğinden eminim.

emin
secure

I feel safe and secure. - Güvenli ve emin hissediyorum.

Please make sure that your seat belt is securely fastened. - Emniyet kemerinizin güvenle bağlanmış olduğundan emin olun.

emin
clear

I'm not too clear about that point. - O noktada pek emin değilim.

emin
sound

Tom certainly sounds confident. - Tom kesinlikle kendinden emin görünüyor.

I'm not sure what it was, but it sounded like a gunshot. - Onun ne olduğundan emin değilim ama bir silah atışına benziyordu.

Emin
(isim) Trustworthy
emin
proof
emin
bailee
emin
confidential
emin
sure, certain; free from doubt
emin
strong, firm
emin
cocksure
emin
reliable

I'm pretty sure Tom's reliable. - Tom'un güvenilir olduğundan oldukça eminim.

Are you sure this information is reliable? - Bu bilginin güvenilir olduğundan emin misin?

emin
deliberate
emin
unfaltering
emin
stanch
emin
good

Tom went out of his way to make sure Mary had a good time. - Tom Mary'nin iyi zaman geçirdiğinden emin olmak için zahmete katlandı.

I'm not sure if that's a good idea. - Bunun iyi bir fikir olup olmadığından emin değilim.

emin
firm

I firmly believe that your time will come. - Senin sıranın geleceğinden eminim.

emin
safe, secure
emin
in the bag
emin
fiduciary
emin
assured

Rest assured they're out there. - Dışarıda olduklarından emin ol.

Rest assured that I will do my best. - Elimden geleni yapacağımdan emin olabilirsin.

emin
trusty
emin
sanguine
emin
sanguineous
emin
straight

I would like to set the record straight. - Ben tümüyle emin olmak istiyorum.

Turkish - Turkish

Definition of eminim in Turkish Turkish dictionary

EMİN
(Osmanlı Dönemi) Kalbinde korku ve endişesi olmayıp rahatta olan. Korkusuz
EMİN
(Osmanlı Dönemi) İnanan, güvenen
EMİN
(Osmanlı Dönemi) Çok iyi bilen, şüphe etmeyen
EMİN
(Osmanlı Dönemi) Kendisinden korkulmayan
EMİN
(Osmanlı Dönemi) Kendine inanılan. İtimat edilen
Emin
(Osmanlı Dönemi) ŞEB'AN
Emin
(Osmanlı Dönemi) DAĞIT
emin
Osmanlı imparatorluğunda bazı devlet görevlerindeki sorumlu kişilere verilen ad
emin
Sakıncasız, emniyetli, tehlikesiz: "Dağlar hiçbir zaman emin değildir."- Y. K. Karaosmanoğlu. Şüphesi olmayan: "Pek büyük bir serveti olduğundan emin idiler."- H. Z. Uşaklıgil
emin
Sakıncasız, emniyetli, tehlikesiz
emin
İnanılır, güvenilir
emin
İnanılır, güvenilir: "Gizli kitapları ve notları yok etmemiş yahut daha emin bir yere kaldırmamıştım."- R. N. Güntekin
emin
(Osmanlı Dönemi) kalbinde korku ve endişesi olmayan, korkusuz, güvenilir; güvenen, inanan
emin
Şüphesi olmayan
eminim
Favorites