Don't be so critical.
- Bu kadar eleştirici olmayın.
Don't be so critical.
- Bu kadar eleştirici olmayın.
She accepts criticism from anyone but her parents.
- O, anne ve babası dışında herkesten eleştiri kabul eder.
She was apprehensive about receiving criticism of her performance.
- O, performansı ile ilgili eleştiri alma hakkında endişeli.
A favorable review of your play will appear in the next issue.
- Senin oyununla ilgili olumlu eleştiriler gelecek basımda görünecek.
The Boston Globe gave the film an unfavorable review.
- Boston Globe filme olumsuz eleştiri verdi.
Don't knock Tom. He's doing his best.
- Tom'u eleştirip durma. Elinden gelenin en iyisini yapıyor.
Critics do not solve the crisis.
- Eleştiriler krizi çözmez.
Mary has always been left-leaning, but since she's got a seat in parliament for the Left Party, she has become a media star with her radical critique of capitalism.
- Mary her zaman sol eğilimli olmuştur, ama o Sol Parti için mecliste bir koltuğa sahip olduğundan beri, o, radikal kapitalizm eleştirisi ile bir medya yıldızı oldu.
I won't abide critiques.
- Eleştirilere katlanmayacağım.
O daima diğer insanları tenkit eder.
- O sürekli diğer insanları eleştirir.