eğitme

listen to the pronunciation of eğitme
Turkish - English
education

Educating the mind without educating the heart is no education at all. - Kalbi eğitmeden zihni eğitmek hiç eğitim görmemektir.

training

Do you know anything about training dogs? - Köpekleri eğitme hakkında bir şey biliyor musun?

strengthening and building up of character
moral guidance
moral improvement
instructing
schooling
eğitmek
educate

She took pains to educate her children. - O, çocuklarını eğitmek için saçını süpürge etti.

eğitmek
{f} train

Dan didn't even want to train Linda. - Dan Linda'yı eğitmek bile istememişti.

Tom hired someone to train his dog. - Tom köpeğini eğitmek için birini kiraladı.

eğitmek
{f} teach
eğitmek
{f} nurture
eğitmek
{f} handle
eğitmek
{f} condition
eğitmek
(deyim) exercise in
eğit
{f} educated

What does it mean to have an educated mind in the 21st century? - 21. yüzyılda eğitimli bir akla sahip olmak ne anlama geliyor?

He was educated at Oxford. - O, Oxford Üniversitesi'nde eğitim gördü.

eğit
{f} trained

Musical talent can be developed if it's properly trained. - Düzgün bir şekilde eğitilirse müzikal yetenek geliştirilebilir.

I trained the dog to do tricks. - Oyun yapması için köpeği eğittim.

eğit
{f} training

They needed jobs and training. - Onların işlere ve eğitime ihtiyacı vardı.

I am training hard so that I may win the race. - Ben, yarışı kazanabilirim diye sıkı eğitim yapıyorum.

eğit
educate

Ford was poorly educated. - Ford kötü eğitim gördü.

You must educate your tongue to distinguish good coffee from bad. - İyi kahveyi kötü kahveden ayırt etmek için dilini eğitmelisin.

eğit
{f} train

If he had trained himself harder at that time, he would be healthier now. - O zaman kendini daha iyi eğitmiş olsaydı, o şimdi daha sağlıklı olacaktı.

I am training hard so that I may win the race. - Ben, yarışı kazanabilirim diye sıkı eğitim yapıyorum.

eğit
{f} schooling

I will have to wait till I finish schooling and start earning money. - Eğitimi bitirinceye ve para kazanmaya başlayıncaya kadar beklemek zorunda kalacağım.

Fadil paid for Layla's schooling. - Fadıl, Leyla'nın eğitimi için ödeme yaptı.

eğitmek
breed
eğitmek
groom
eğitmek
drill
eğitmek
season
eğitmek
discipline
eğitmek
school
at eğitme kementi
longe
eğit
reeducate
eğitmek
coach
eğitmek
to educate; to train, to breed
kendi kendini eğitme
self education
sevgiyle eğitme
affection training
yeniden eğitme
retraining
Turkish - Turkish
Eğitmek işi, terbiye etme
Eğitmek
terbiyelemek
Eğitmek
terbiye etmek
eğitmek
İstenilen davranışları yapabilecek biçimde yetiştirmek
eğitmek
Birinin akla uygun, fiziksel ve moral gelişmesi üzerine etki yaparak çeşitli davranış yatkınlıkları, bilgi ve görgü aşılayarak önceden tespit edilmiş amaçlara göre onun belirli bir yönde gelişmesini sağlamak, terbiye etmek
eğitmek
Birinin akla uygun, fiziksel ve moral gelişmesi üzerine etki yaparak çeşitli davranış yatkınlıkları, bilgi ve görgü aşılayarak, önceden tespit edilmiş amaçlara göre onun belirli bir yönde gelişmesini sağlamak, terbiye etmek
eğitmek
Hayvanı istenilen davranışları yapabilecek biçimde yetiştirmek
eğitme
Favorites