Definition of bir zamanlar in Turkish English dictionary
- once upon a time
Once upon a time there was a chicken that had a crispbread.
-Bir zamanlar bir tavuk vardı, onun bir gözlemesi vardı.
Once upon a time there was a poor man and a rich woman.
-Bir zamanlar yoksul bir adam ve zengin bir kadın vardı.
- once
I met him once when I was a student.
-Bir zamanlar bir öğrenci iken onunla tanıştım.
That dispute has been settled once and for all.
-O tartışma bir zamanlar karara bağlandı ve herkes için.
- Back then
- in days of yore
- at one time, once, once upon a time
- lang syne
- erstwhile
- unce upon a time
- at one time
At one time, I used to go jogging every morning.
-Bir zamanlar, her sabah koşardım.
At one time we were enemies, but we've buried the hatchet and we are now on friendly terms with each other.
-Biz bir zamanlar düşmandık fakat baltayı gömdük ve şimdi birbirimizle dostane şartlardayız.
- bir zaman
- sometime
Let's schedule a meeting sometime early next week.
-Gelecek hafta erken bir zamanda bir toplantı planlayalım.
Come and visit us in Paris sometime soon.
-Yakın bir zamanda Paris'te bizi ziyaret etmeye gel.
Related Terms
Definition of bir zamanlar in Turkish Turkish dictionary
- Zamanında, vaktiyle, eskiden
- bir zaman
- Geçmiş zamanda, eskiden, vaktiyle
- bir zaman
- Belirli bir süre, biraz