English - Turkish
Definition of any person held against his or her will in English Turkish dictionary
- prisoner
- tutuklu
Tom hâlâ bir tutuklu.
-Tom is still a prisoner.
Tutuklu erkenden serbest bırakılmasını istedi.
-The prisoner asked to be released early.
- prisoner
- tutsak
Grant, 14.000 tutsak aldı.
-Grant took 14,000 prisoners.
Sen burada tutsak değilsin.
-You're not a prisoner here.
- prisoner
- {i} esir
Tom üç yıldır bir savaş esiriydi.
-Tom was a prisoner of war for three years.
Ben esir tutuluyorum.
-I'm being held prisoner.
- prisoner
- (Kanun) mevkuf
- prisoner
- {i} mahpus
Tom bir yerde mahpus tutuluyor.
-Tom is being held prisoner somewhere.
- prisoner
- {i} tutuklu, mahkûm, mahpus: political prisoner siyasi tutuklu
- prisoner
- {i} hükümlü
Hapishane gardiyanı her hükümlüye bir roman yazdırdı.
-The prison guard made every prisoner write a novel.
O bir hükümlüye işkence etti.
-He tortured a prisoner.
- prisoner
- (Askeri) MAHPUS: Şahsi hürriyetinden mahrum edilen kimse; bir cezaevine konulan veya nezaret altına alınan ve münasip yetkili tarafından serbest bırakılmayan kimse
Related Terms
English - English
Definition of any person held against his or her will in English English dictionary
- prisoner
any person held against his or her will
Hyphenation
a·ny per·son held a·gainst his or her willTurkish pronunciation
eni pırsın held ıgenst hîz ır hır wılPronunciation
/ˈenē ˈpərsən ˈheld əˈgenst həz ər hər wəl/ /ˈɛniː ˈpɜrsən ˈhɛld əˈɡɛnst hɪz ɜr hɜr wəl/
Resimler
Favorites