a feeling or belief, that something is true, real, or will happen

listen to the pronunciation of a feeling or belief, that something is true, real, or will happen
English - Turkish

Definition of a feeling or belief, that something is true, real, or will happen in English Turkish dictionary

faith
{i} inanç

Tom bir inanç şifacısı. - Tom is a faith healer.

Mevcut sisteme inançlarını kaybettiler. - They lost faith in the existing system.

faith
güven

İnsanlar bankalara güvenini kaybettiler. - People lost faith in banks.

Kendine daha çok güvenin olmalı. - You should have more faith in yourself.

faith
{i} iman

Hristiyan inancında, imanlıların inancına göre, tek bir tanrının vardır ve İsa tanrının oğludur. - In the Christian faith, followers believe that there is only one God, and Jesus Christ is the Son of God.

Allah'a imanın varsa, tüm beş duyunu kontrol edip huzurlu bir uzun yaşam sürebilirsin. - If you have faith in God,You can control all five senses and live a peaceful longlife

faith
vefa

Köpeklerin vefakarlığı bizi etkiler. - Dogs' faithfulness impresses us.

faith
inan

Tom kesinlikle Mary'nin sadık olduğuna inanıyor. - Tom certainly believes Mary is faithful.

Kız kardeşinin aksine, o, ebeveynlerinin ona verdiği dini inancı korudu. - Unlike his sister, he has retained the religious faith his parents brought him up in.

faith
hıyanet
faith
şeref sözü
faith
güvenç
faith
güçlü inanç
faith
din

Dinsel inancımı yitirdim. - I've lost my religious faith.

O, dinozorun sadık minyatürüne baktı. - He stared at the faithful miniature of the dinosaur.

faith
{i} vâât
faith
bad faith kötü niyet
faith
{i} inanç; itikat; iman
faith
(isim) inanç, güven, iman, din, sadakât, bağlılık, niyet, söz, vâât
faith
faith healer itikatla hastalığı iyi ettiğini iddia eden kimse
faith
{i} söz

Sözüne sadık olmalısın. - You must be faithful to your word.

faith
{i} niyet
faith
Allaha iman
faith
faith cure itikatla şifa bulma
English - English
faith
a feeling or belief, that something is true, real, or will happen
Favorites