açıkçası

listen to the pronunciation of açıkçası
Turkish - English
frankly

Frankly, I didn't have the confidence to ask Mary to have lunch with me. - Açıkçası, Mary'nin benimle öğle yemeği yemesini istemeye güvenim yoktu.

Frankly, I don't like him. - Açıkçası, ben onu sevmiyorum.

in plain English
in plain words, in short, frankly speaking
strictly speaking

Strictly speaking, the earth is not round. - Açıkçası dünya yuvarlak değil.

This is, strictly speaking, a mistake. - Açıkçası, bu bir hata.

frankly speaking

Frankly speaking, you haven't tried your best. - Açıkçası, siz elinizden gelen gayreti göstermediniz.

Frankly speaking, I don't like her. - Açıkçası, ondan hoşlanmıyorum.

in plain words
strictly

This is, strictly speaking, a mistake. - Açıkçası, bu bir hata.

This is, strictly speaking, a mistake. - Bu, açıkçası, bir hata.

in plain words, to tell the truth
to tell the truth
in short
obviously

Tom was obviously devastated by what happened. - Tom açıkçası olanlar tarafından harap edildi.

Obviously, he is to blame. - Açıkçası, o suçlanacak.

Turkish - Turkish
Doğrusu, açık olanı, anlaşılır biçimi, gizli kapaklı olmayan yanı: "Şayet kızar gibi olursa açıkçasını söyleyeyim."- S. M. Alus
Açık olarak
Doğrusu, açık olanı, anlaşılır biçimi, gizli kapaklı olmayan yanı
açıkçası
Favorites