-e sadık

listen to the pronunciation of -e sadık
Turkish - English

Definition of -e sadık in Turkish English dictionary

-e sadık
true to
-e sadık
faithful to
-e sadık
loyal to
sadık
faithful

He stared at the faithful miniature of the dinosaur. - O, dinozorun sadık minyatürüne baktı.

Broadly speaking, dogs are more faithful than cats. - Genellikle, köpekler kedilerden daha sadıktırlar.

sadık
loyal

Tom is a loyal citizen of his country. - Tom ülkesine sadık bir vatandaştır.

Mr. Johnson's workers are loyal to him. - Bay Johnson'ın işçileri ona sadıktır.

sadık
devoted

Since we got married, he's become a devoted family man. - Biz evlendiğimizden beri o sadık bir aile babası oldu.

She just had to use her Puss-In-Boots look and I was her devoted servant. - O sadece Çizmeli Kedi görüntüsünü kullanmak zorunda kaldı. Ben onun sadık uşağıydım.

pek sadık
true-blue
Sadık
(isim) Loyal, faithful
konuya sadık kalmak
stick to the point
konuya sadık kalmak
keep to the point
krala sadık kimse
loyalist
metne sadık kalmak
cling to the text
sadık
true, veracious; faithful, loyal, truehearted, true, constant, devoted, staunch sadakatli
sadık
devout
sadık
stanch
sadık
trusty
sadık
true blue
sadık
constant
sadık
veracious, true, honest and accurate
sadık
staunch

Tom is a staunch conservative. - Tom bir sadık muhafazakârdır.

Tom became a staunch conservative. - Tom sadık bir muhafazakar oldu.

sadık
loyal, faithful, devoted
sadık
adhesive
sadık
true hearted
sadık
obedient

Tom is extremely obedient. - Tom son derece sadıktır.

sadık kalarak
true
sadık kalmak
cleave
sadık kalmak
stand by
sadık kalmak
to remain true to (one's word, one's friend)
sadık kalmak
to stand by
sadık kalmak
hold
sadık kalmak
keep to
sadık kalmak
stick by
sadık kalmak
cling
sadık kalmak
stick
sadık kalmak
be faithful
sadık kimse
true blue
sadık kul
loyalist
sadık kulunuz
your obedient servant
sadık olmayan
inadhesive
sadık uşak
man Friday
sadık yardımcı
henchman
Turkish - Turkish

Definition of -e sadık in Turkish Turkish dictionary

muhbir-i sâdık
Doğru söyleyici, doğru haber verici [Hz. Muhammed (s.a.v)]
Muhbiri Sâdık
(Osmanlı Dönemi) doğru haberci; Allah ve âhiretle ilgili doğru haberler veren Peygamberimiz (a. s. m. ) ve diğer peygamberler (a. s. ) için kullanılır
SADIK
(Osmanlı Dönemi) (A) Doğru, hakikatli, sadakatlı, dürüst
sadık
Doğru, gerçek
sadık
Dostluğu ve bağlılığı içten olan, sadakatli: "Birisi onu alsa, en sadık kadın olacak, en güzel yemekleri pişirecekmiş."- Ç. Altan
sadık
Dostluğu ve bağlılığı içten olan, sadakatli
sâdık
(Osmanlı Dönemi) doğru, doğru sözlü; bağlı
-e sadık
Favorites