Tom doesn't know how to treat his employees properly.
- Tom çalışanlarına düzgün bir şekilde nasıl davranacağını bilmiyor.
He treats his employees well.
- O, çalışanlarına iyi davranır.
The office staff worked quickly and efficiently to resolve the problem.
- Ofis çalışanları problemi çözmek için hızlı ve etkili çalıştılar.
Send me the best employees that money can buy. Money is no object.
- Bana paranın satın alabileceği en iyi çalışanları gönder. Para sorun değil.
The number of employees doubled in ten years.
- Çalışan sayısı on yıl içinde iki katına çıktı.
I'm just a plain office worker.
- Ben sadece düz bir ofis çalışanıyım.
Health workers aid people in need.
- Sağlık çalışanları ihtiyacı olan insanlara yardım eder.
The number of cars running in the city has increased.
- Şehirde çalışan arabaların sayısı arttı.
He's an advocate of barefoot running.
- O yalınayak çalışan bir avukat.
The working group on data transfer, led by Ben Manny, will hold a meeting on Jan 14, 1999.
- Ben Manny tarafından yönetilen, veri transferi üzerine çalışan çalışma grubu, 14 Ocak 1999'da bir toplantı yapacak.
Tom currently has ten people working for him.
- Tom şu anda onun için çalışan on kişiye sahip.