truly, certainly, actually, verily

listen to the pronunciation of truly, certainly, actually, verily
Englisch - Türkisch

Definition von truly, certainly, actually, verily im Englisch Türkisch wörterbuch

really
hakikaten

Bu cep telefonu hakikaten pahalı. - This cellphone is really expensive.

Ben gerçekten, hakikaten ona inanıyorum. - I really, truly believe that.

really
gerçekten

Yakın bir gelecekteki senin ziyaretini gerçekten dört gözle bekliyorum. - I really look forward to your visit in the near future.

O gerçekten akıllı, değil mi? - She's really smart, isn't she?

really
gerçekten mi

Gerçekten mi? Onun evlenecek son kişi olduğunu düşünüyordum. - Really? I thought she'd be the last person to get married.

Yaptığına gerçekten minnettarım. - I really appreciate what you've done.

really
öyle mi

Çok fazla seçeneğim yok gerçekten, öyle mi? - I really don't have much choice, do I?

Gerçekten öyle mi düşünüyorsun? - Do you really think so?

really
mutlâka

Çıkmadan mutlaka karnını doyurmalısın. - You really should eat before you leave.

Çatı mutlaka tamir edilmeli. - The roof is really in need of repair.

really
kesin olarak

Hiçbir şeyi kesin olarak öngöremeyiz. - We cannot really predict anything.

Birinin kafasından neler geçtiğini kimse kesin olarak bilemez. - No one ever really knows what's going through someone else's head.

really
kesinlikle

Çok kibar olsa bile ona kesinlikle güvenmiyorum. - Even if he's very nice, I don't really trust him.

Bugün gerçekten sıcak, değil mi? Evet kesinlikle sıcak. - It's really hot today, isn't it? Yeah, it sure is.

really
cidden

Biri koltuğun altından uzaktan kumandayı çıkarmama yardım edebilir mi? Cidden sıkışmış oraya. - Can someone help me fish out the remote from under the couch? It's really stuck in there.

En son yapmak zorunda kaldığın cidden zor şey neydi? - What was the last really difficult thing you had to do?

really
gayet

Buradaki sistem gayet iyi çalışıyor. - The system here works really well.

really
aslında

O saygın bir iş adamı gibi görünüyor ama aslında Mafyanın bir üyesidir. - He seems like a respectable businessman, but he's really part of the Mafia.

Tom uzun süre konuştu fakat aslında çok şey söylemedi. - Tom talked for a long time, but didn't really say much.

really
hakikat

Bu cep telefonu hakikaten pahalı. - This cellphone is really expensive.

Ben gerçekten, hakikaten ona inanıyorum. - I really, truly believe that.

really
sahi mi

Sahi mi? Benim hobim çizgi roman okumaktır. - Really? My hobby is reading comics.

really
sahiden

Bir sürü kişi pandispanyayı fırınlanması zor sanmakta, ama yeterince yumurta kullanırsanız hiçbir şey sahiden ters gitmeyebilir. - Many people think that sponge cake is difficult to bake, but if you use enough eggs, nothing can really go wrong.

O sahiden akıllı, değil mi? - She's really smart, isn't she?

really
z. gerçekten
Englisch - Englisch
{a} really
truly, certainly, actually, verily
Favoriten